Yurt Turnesi Çıkarımları- I
“İnsanın insana emanet edildiği” gerçeğinden yola çıkarak “İnsanın kâinattaki en önemli kutsal olduğunun” farkındalığını sağlamak amacıyla Eylül 2017’de temellerini attığımız ve 19 Şubat 2018 tarihinde de aldığımız onaylarla start verdiğimiz “İnsan İnsana Emanettir” projemiz çerçevesinde gençlerimizin algılarını keşfederek, yakalanamayan frekansları ve anlaşılamamanın ortaya koyduğu hedef sapmalarının idrakini kendimize bir görev telakki ederek; şu ana kadar 21 il, 196 ilçemizi geride bırakarak bir milyonu aşkın gencimize ulaşabilmiş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Zira inanıyorum ki; yaşımız, görevimiz, konumumuz, şartlarımız ne olursa olsun yaşadığımız dünyada hepimizin ortak misyonu ve gayesi; insan denen en önemli kutsalın ve dolayısıyla da insanlığın daha yaşanılır bir dünyada hayatını idame ettirebilmesi için toplum ruhuna sevgi, şefkat, rahmet ve merhamet tohumlarının gelecek nesiller yoluyla sağlam atılmasıdır.
Bu yönüyle de öncelikli amacımız; sahip olduğumuz manevi mirasın aydınlığı altında güçlü temellere oturtulmuş kültürümüzü, bugünün teknolojisine entegre ederek kutsallarından ve öz kültüründen ödün vermeden; çağdaş yaşamın baş döndürücü hızına ayak uydurabilecek bir aydınlanma sistemi kurmak; eğitimde klasik kalıpları yıkarak, modern ve vizyoner modelleri hayata geçirebilen; sorgulayan, araştıran, gelişmelere ve evrensel değerlere açık, teknolojik ve bilimsel kapasiteyi özümsemiş, istikrarlı, yere sağlam adımlarla basabilen daha güçlü ve ekonomik bağımlılığı olmayan, hem ülkesine hem de insanlığa yararlı; donanımlı, kalifiye bireyler yetişmesini sağlamak ortak paydamız olmalıdır.
Bu ortak payda etrafında bilgiyi arama, bulma ve kullanma konusunda “hazinemiz” olan gençlerimizi ve onlardan başlayarak tüm insanımızı ilgi, istidat ve kabiliyetlerince becerikli kılmak; sanat ve estetik yönlerini geliştirebilecek, yeteneklerini ortaya çıkartabilecek fırsatlar sunmak amacıyla yıllardır onlarla duygusal bağ kurmak adına il il, ilçe ilçe, okul okul dolaşarak gençlerimizle buluşup gücümüz yettiğince önemli bir mücadele veriyoruz.
“İnsan İnsana Emanettir” argümanı ile yaptığımız söyleşi ve imza günleri ile birebir kontak kurabilme imkânının yanı sıra anmış olduğumuz kültürel mirasın ışığında gençlerimizi ve insanımızı ahlaki ve milli değerler eğitimiyle yeniden buluşturabilme imkânı da yakalanabilmekte; gençlerimiz başta olmak üzere ulaşabildiğimiz tüm yüreklerin yolladığı mail ve mesajlar da çıkmış olduğumuz bu zorlu yolda başarıyı yakaladığımızı göstermektedir.
Evet, teknolojinin baş döndürücü hızı karşısında manevi değerler silsilemize ait ipin bir kısmını elimizden kaçırmış olabiliriz. Ama hâlâ ipin diğer ucu elimizde olduğuna göre mutlu, huzurlu, geleceğe umutla bakan, hayâllerinin peşinden koşma cesaretini gösteren, modernize olmuş bir kimlikle geleceğe ışık tutan çalışmaları hep birlikte yürütmeliyiz.
Bu nedenle de sayıları milyonları bulan ve hayatlarının en önemli çağlarını yaşayan gençliğimize ve insanımıza her platformda ulaşabilmek amacıyla aynalarla oluşturduğumuz çembere suretimizi yansıtabilmek adına insanımızın çağdaş yarınlarda özünce parlamasını sağlamak için hep birlikte çaba sarf etmemiz gerektiğine inanıyoruz.
Zira manevi açıdan gelişmiş, sabitelerine, ruh köklerine yürekten sahip çıkan bir ülkenin geleceğini hiçbir maddi güç yok edemez. Fikri birikimi güçlü, ruh kökleri muhkem, istikameti sağlam bir toplum bugün kaybediyor görünse de geleceğini mutlaka kazanacaktır.
Bu görevin sadece eğitim ve ıslah kurumlarına ait olmadığı ve bunun gerek bireysel gerek kurumsal bazda ayrım gözetmeksizin birlik ve beraberlikle başarılabileceği farkındalığıyla, ekonomik kalkınmanın yanı sıra dünyaya yaklaşık bin yıl hükmeden ecdadımızın izince, ait olduğumuz manevi mirasa sahip çıkmak adına farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak bütünleşmek ve kenetlenmek zorundayız.
Bu çaba çerçevesinde biliyor ve inanıyoruz ki; rağbetlerin belirdiği, ikram ve hususi rahmetlerin eriştiği, nasip arayanlara nasiplerinin ulaşması için bereketli kılınmış olduğuna inandığımız bu zamanda; verilmiş olana vefa göstermek, gelecek olan nimetler için başlı başına bir davettir.
Bu nimetlerin devamını sağlamak adına da gelişmek için, güçlenmek için, daha aydınlık bir yarın için, güzel bir geleceğe yürümek için, dünyamızı değiştirmeden dünyayı değiştirmek için, emanet olan insana, özellikle de hazinemiz olan gençlerimize sahip çıkabilmek için; tüm mahlûkatı dil, din, ırk, renk, mezhep ayrımı yapmadan ve ötekileştirmeden kucaklamak için gayret etmek zorundayız.
Bu yüzden de yeryüzündeki en son aç doyuncaya, en son çıplak giyininceye, en son yoksul zenginle eşitleninceye; sevgi, barış, kardeşlik, merhamet ve en çok da adalet tüm dünyaya hâkim oluncaya kadar hiçbirimizin boş durmak gibi bir lüksü yok!
Israrla andığım gibi yanlışlara yokmuş gibi yapmaya devam edersek yanlışın bir parçası olacağız. Doğruyu söylemeden, doğruca eylemeden sadece ‘yanlış var’ diye bağırırsak vicdanımızı sahte bir teselliyle avutacağız. “Birileri artık bu yanlışları düzeltmeli” deyip kenara çekilirsek yükü omuzlamanın külfetinden eleştirmenin kolaycılığına kaçmış olacağız. “Kendimi düzeltirsem yeryüzü bir yanlıştan kurtulacak” şuuru içinde emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmak derdiyle yaşarsak, işte o zaman gerçekten bir şey yapmış olacak ve kim bilir belki o zaman gençlerimize yaşayan bir örnek olarak hem kendimizi hem de onları bu ateşten kurtaracağız!
ARTIK UYANMAK ZAMANI!
Yaşadığımız dünyada bilim adamlarının hesaplamalarına göre 37,5 milyar insana yetecek kadar gıda varken 8 milyar nüfuslu dünyamızda yaklaşık 1 milyar aç insan var ve günde yaklaşık 25 bin insan açlık ve ondan kaynaklı sebeplerle hayatını kaybediyor.
Oysa ki, bin yılı aşkın bir süre içinde ilkelerinin izini süren, ilkelerini ülkülere dönüştürme cehdi gösteren; kal ve haliyle hakikati yaşayan ve yaşatan; fikir, oluş ve varoluş sancısı çeken hakikat erlerinden oluşan ceddimiz; adım attığı her zaman ve mekânda “güven adası” olmayı başararak canlarını, mallarını, kanlarını inançlarına şahit kılmanın aşkıyla yanıp tutuşmuşlardı.
Kelimenin düşünceye, düşüncenin hayata akan tarafıyla kalbimizde var olanı dilimizden dökerek; ceberrut değil güleryüzlü, ötekileştirmeden birleştiren ve kucaklayan, servet ve zenginliği değil emek ve çabayı önceleyen, , baskıcı değil özgürlükçü, inandıklarını akıl süzgecinden geçiren, ahlaki ilkeleriyle tanınan ve tanıtılan, yaşamını eğitilmiş vicdanlara emanet eden, adalet ve barışı her şeyin üstünde tutan, yürek devletinin zayıflamış halkalarını onarma azminde, kaybolmaya yüz tutan hakkaniyet ve adalet ruhunu yaşadığımız çağın idrakine sunmaya gayret eden bir gençlik ve insanlığın yeniden inşası adına kenetlenmek; insanlığın önünü açacak, hem kendini hem dünyayı iyi tanıyan, insanlığın yükünü omuzlarında taşıma şuuruyla nefes alıp veren, aldığı nefesi hakikatin sesine, hakikatin sesini insanlığın nefesine dönüştürebilecek diriltici bir ruha sahip öncü kuşakları yetiştirecek, dünya çapında fikir adamı, sanatçı, bilim adamı armağan edecek gençlere ve kurumlara ihtiyacımızın olduğu farkındalığı ve günümüz cenderesinde ülkemizin yeryüzündeki tüm mazlumlar adına bir umut olduğu inancını “diri tutmak” zorundayız.
Zira bugün kabul edip görmek istemesek de ninnilerle, masallarla başlayan ve kahramanlık destanlarıyla şahlanan değerler eğitimimizi yitirmiş olmamızın sancısı ile kıvranıyoruz.
Beşikten mezara kadar süren değerler eğitimimizi terk etmemiz; önce insanımızı sonra da toplumumuzu değersizleştirdi. Farkında değiliz belki ama yitirdiğimiz her değerle hem yozlaştık hem de çaresizliği öğrendik. Kaybettiğimiz değerlerin yerine yenisini ya koyamadık ya da onun yerine monte etmeye çalıştığımız yeni değerler bizleri mutlu etmedi.
Çünkü alıcılarımız sadece “dünyayı” ve çağın ısrarla empoze ettiği “maddeyi” kapsadı. Ukbayı da manayı da sadece geride bıraktık! Bu da birçok konuda şikâyet eder; ancak çözüm üretemez hale getirdi bizi.
Böylece de, sabrın ve şükrün yerini acelecilik ve isyankârlık; Yunus’un insan sevgisinin yerini hümanizm; Celalettin-i Rumi’nin hoş görüsünün yerini tahammülsüzlük; Hacı Bektaş-ı Veli’nin “edeb” inin yerini ‘çağdaşlık’ maskeli hayasızlık; Leyla’nın ve Mecnun’un aşkının yerini cinsellik; Hz. Ömer’in adaletli devlet anlayışının yerini sömürgecilik; Ahilik kültürünün yerini köşe dönmecilik ve aldatma; Ebu Zerr (r.a) kanaatkarlığının yerini aç gözlülük; “ben siftah yaptım, komşudan al” diyebilecek kadar komşu hukukuna riayet eden gamsızlıkla bezenmiş esnaflık anlayışının yerini “Rabbena hep bana” ya dönüştüren bencillik; haklının güçlü olduğu adalet anlayışının yerini, güçlünün haklı olarak kabul gördüğü zulüm yandaşlığı; insanlarla dayanışmayı “ya dinde kardeş ya da yaratılışta eş gören” anlayışın yerini, menfaatte paydaşlık aldı.
Bu sayede de dün bizi onurlu, üstün ve dünyanın gıpta ettiği insanlar konumuna taşıyan, bin yıla yakın bu dünyaya hükmetmemizi sağlayan değerlerimizin tümünü ‘suda pişen kurbağa misali’ ama farkındalıkla, ama farkında olmadan adım adım yitirdik.
Ancak bu kez de kendimizle kavgalı hale geldik.
Çünkü kalbimizi istila eden değerler artık yaşam biçimimiz haline geldi. Elimizdeki gazete, neredeyse sabahlara kadar tüm vaktimizi başında geçirdiğimiz televizyon, kölesi haline geldiğimiz cep telefonlarından takip ettiğimiz ve içimizdekileri kustuğumuz sosyal medya veya eş, dost, arkadaş, iş, ortam, sokak, mahallenin hep birlikte çaldığı bu senfonide kaynayıp gitti içimizdeki dünya.
Sizce de yaptığımız her işi, faydalı olmak adına “ibadet” aşkıyla yapmamız emredilmişken, borç edasıyla aradan çıkarmaya çalıştığımız günlük ibadetlerimizde dahi kalbimiz dünyayla atmıyor mu?
Abdestsiz hamura dokunmayan annelerin, çocuklarının boğazından haram lokma geçirmemek için didinen babaların, seher vakitleri uyku bile uykuda iken sıcacık yatağından doğrulup gözü yaşlı bir şekilde “Allah’ım Ümmet-i Muhammed (sav)’e yardım et” diye yalvaran ak sakallı dedelerin, nur yüzlü ninelerin rengini verdiği dünya kaybolduğundan beri biz de kaybolmadık mı dışımızdaki dünyanın hengamesinde?
Evet, yazık ki bugün artık aklımızın süzgecinden geçenler kalbimize varmıyor; kalbimizin süzgecinden geçenler aklımıza sığmıyor. Çünkü kalbe yön vermesi gereken akıl başka söylüyor; akla uyması gereken kalp başka atıyor.
Bundan olsa gerek ki; bir şeyi sıklıkla işitince onun “hakikat” olduğunu sanıyoruz. Hele bir de pratikte faydasını gördüğümüz bir durumsa asla işkillenmeden “çokça işittiklerimize” inanmaya devam ediyoruz. Duygusu itibariyle bizi tatmin ettiği için bilgiyi sorgulama ihtiyacı hissetmiyoruz ve duygularımızın yoğunluğu duyduklarımızdan şüphelenme hakkımızı by-pass ediyor!
Bu sayede de az buçuk görüp çok buçuk hükümler veriyor; birkaç satır okuyup ciltler dolusu konuşuyor, yüzde bire ulaşmadan yüzde yüzü infaz ediyoruz. Yarım bakışlardan sağlam görüşler çıkmayacağını, eksik bilgilerden doğrulara ulaşamayacağımızı, zanlarla hakikate ulaşma fırsatının kaybolacağını atlayarak üstelik.
Oysa ki tanımlamalar gözlemler çoğaldıkça sağlıklı hale gelir. Aksi halde yarım doktorun candan etmesi misali eksik gözlemler bakışı da köreltir ve insanı dipsiz bir kuyu olan zanna düşürür. Kim bilir belki de bu yüzden soldan gelen hamlelere dirençli olan nice idrak, sağdan gelenlere aynı dirayetle karşı koyamıyor! (Devam EDECEK)
İmsak | 04:54 | ||
Güneş | 06:16 | ||
Öğle | 12:35 | ||
İkindi | 16:02 | ||
Akşam | 18:44 | ||
Yatsı | 20:01 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 25 | 60 |
2. Fenerbahçe | 24 | 54 |
3. Beşiktaş | 25 | 49 |
4. A.Demirspor | 25 | 45 |
5. Trabzonspor | 25 | 44 |
6. Başakşehir | 24 | 41 |
7. Kayserispor | 25 | 38 |
8. Konyaspor | 25 | 34 |
9. Karagümrük | 24 | 31 |
10. Antalyaspor | 25 | 28 |
11. Alanyaspor | 25 | 28 |
12. Sivasspor | 25 | 27 |
13. Kasımpaşa | 25 | 26 |
14. Gaziantep FK | 25 | 25 |
15. Ankaragücü | 24 | 25 |
16. İstanbulspor | 24 | 24 |
17. Giresunspor | 24 | 23 |
18. Hatayspor | 24 | 23 |
19. Ümraniye | 25 | 22 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Samsunspor | 26 | 54 |
2. Eyüpspor | 26 | 53 |
3. Pendikspor | 26 | 47 |
4. Rizespor | 25 | 46 |
5. Keçiörengücü | 26 | 46 |
6. Sakaryaspor | 26 | 46 |
7. Bodrumspor | 26 | 41 |
8. Manisa FK | 25 | 39 |
9. Boluspor | 25 | 38 |
10. Bandırmaspor | 25 | 37 |
11. Göztepe | 25 | 35 |
12. Tuzlaspor | 26 | 28 |
13. Altay | 26 | 25 |
14. Adanaspor | 26 | 25 |
15. Erzurumspor | 25 | 24 |
16. Altınordu | 25 | 20 |
17. Gençlerbirliği | 25 | 17 |
18. Denizlispor | 26 | 17 |
19. Yeni Malatyaspor | 26 | 16 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Arsenal | 28 | 69 |
2. M.City | 27 | 61 |
3. M. United | 26 | 50 |
4. Tottenham | 28 | 49 |
5. Newcastle | 26 | 47 |
6. Liverpool | 26 | 42 |
7. Brighton | 25 | 42 |
8. Brentford | 27 | 42 |
9. Fulham | 27 | 39 |
10. Chelsea | 27 | 38 |
11. Aston Villa | 27 | 38 |
12. Crystal Palace | 28 | 27 |
13. Wolves | 28 | 27 |
14. Leeds United | 27 | 26 |
15. Everton | 28 | 26 |
16. Nottingham Forest | 27 | 26 |
17. Leicester City | 27 | 25 |
18. West Ham United | 26 | 24 |
19. Bournemouth | 27 | 24 |
20. Southampton | 28 | 23 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Barcelona | 26 | 68 |
2. Real Madrid | 26 | 56 |
3. Atletico Madrid | 26 | 51 |
4. Real Sociedad | 26 | 48 |
5. Real Betis | 26 | 45 |
6. Villarreal | 26 | 41 |
7. Athletic Bilbao | 26 | 36 |
8. Rayo Vallecano | 26 | 36 |
9. Osasuna | 26 | 34 |
10. Celta Vigo | 26 | 34 |
11. Mallorca | 26 | 32 |
12. Girona | 26 | 31 |
13. Getafe | 26 | 29 |
14. Sevilla | 26 | 28 |
15. Cadiz | 26 | 28 |
16. Real Valladolid | 26 | 28 |
17. Espanyol | 26 | 27 |
18. Valencia | 26 | 26 |
19. Almeria | 26 | 26 |
20. Elche | 26 | 13 |