Evrimdışı
Anlatmak istediğim bazı şeyler var. Bunu kısır siyasi tartışmalara girmeden yapmak istiyorum. Bir söz vardır, küçük zihinler kişileri, orta zihinler olayları, büyük zihinler fikirleri tartışır diye. Anlatmak istediğim şeyler var fakat insanların birçoğu dar kalıplarının dışına çıkmamaya yemin etmiş…
Eğitim hususundan yola çıkalım mı? Eğitim olmadan bir takım düzenin sağlam bir şekilde inşa edilmeyeceğini savunanlardanım. Eğitimsiz bir düzen ne yazık ki ölü doğar. Eğitimsiz insan ne yapar? Ben bilirim ben yaparım naraları atar. Her düzen benden sorulur, en iyi şeyleri ben yaparım der. Halbuki işin aslı öyle değildir. İşin aslı çalışmaktır, üretmektir ve başarmaktır. Var olduğumuz her anda insanlığa birtakım şeyler katmıyorsak eğer oksijen israfının ötesinde varlıklar değilizdir. Eğitimsiz insan sallar durur. Çünkü kendisi gibi bir kitlesi vardır. Ona inanan, onu destekleyen ve onunla aynı yolda yürüyen. Cehalet ile atılan adımları söylenen sözleri yiyebilene afiyet olsun!
Bir düzen vardır asla değişmez. Onun yolu da eğitimden geçer. Çalışmalarını sere serpe gururla yapabilen ve zamanını verimli kullanan doğru işlere imza atan şahıslar yüz yıllar boyunca takdire layık görülmüştür. Zor bir şey değil aslında zamanında doğru adımlarla hedefe yönelip kreatif çalışmalarla insanlığa yararlı olabilmek. Fakat bizim toplumumuzda başarı ne hikmetse kabul görmüyor. Eğitimi kabul etmiyorlar genellikle deneme yanılma yoluyla veya farkına varmadan öğrenme metotlarını kullanarak paldır küldür işe girişiyorlar. Eski dönemlerdeki yönetim ve yaşayış tarzına bakmak gerek. Nizam, disiplin ve doğru kronoloji. Bunların birleşimiyle ilerleme her zaman hat safhada olmuştur. Başarısızlıklar elbette oldu. Bunların nedeni ise az önce saydığım ana unsurların uygulanamamasından kaynaklanmaktadır. Günümüzde özellikle içerisinde bulunduğumuz seçim dönemleri de bu şekilde ilerliyor mu? İlerlemiyor mu? Hep birlikte yakında göreceğiz. İnsanlığın beklediği ne? İnsanın sunduğu ne? Ülkelerin eğitim düzeyi hayat standartlarını ciddi oranda etkiliyor. Gelişmiş ülkelere bakınca ne kadar da gıpta ediyoruz. Çünkü insan ihtiyaç duyduğu her duygunun hayranıdır. Çok çalışmak mı? Doğru zamanlama ile verimli çalışmak mı? Verdiğim hikâye örneği sorunun cevabını destekler niteliktedir. Bakalım…
BALTAYI BİLEMEK HİKÂYESİ
Bir ormanda iki ormancı ağaç kesiyormuş. Birinci ormancı sabah erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağacı kesip hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyunca, dinlenmek için ve öğle yemeği için kendine vakit ayırmıyormuş. Akşamları da ormancı arkadaşından birkaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıp evine daha geç gidiyormuş. İkinci ormancı ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında evine dönüyormuş. Bir hafta boyunca kim daha fazla ağaç kesecek bakalım demişler, bu yoğunlukta çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar.
Sonuç: ikinci ormancı çok daha fazla ağaç kesmiş. En çok ağacı kendinin kestiğini sanan birinci ormancı çok şaşırmış:
– Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken ağaç kesmeye başladım, senden daha geç evime döndüm. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Nasıl daha başarılı oldun, sırrın nedir?
İkinci ormancı tebessümle yanıt vermiş:
– Bir sırrım yok. Sen durup dinlenmeden çalışırken ben birkaç ağaç kestikten sonra hem dinleniyordum hem de baltamı biliyordum. Keskin baltamla, daha az çabayla, daha çok ağaç kestim.
Hayat akarken, kendimize, sevdiklerimize zaman ayırmak, kendimizi eğitmek, bilgi becerilerimizi artırmak baltamızı bilemektir. Başarılı olmak için tek yol çok çalışmak değil, yüksek bilgiye ve beceriye sahip olup verimli çalışmaktır. Eğitimsiz atılan naraların, verimsiz geçen zamanın, insanlığa bir şeyler katmayacak düşüncelerin uzağında kalmak ümidiyle.
Sevgim üzerinize olsun…