Fikir Günlüğü

Seçimlerin ardından yorumlar devam ediyor. Önceki seçimlerde din elden gidiyor, temasıyla oy toplayan iktidar partisi, gene olmayan bir düşman yaratarak vatan elden gidiyor sözleriyle oy topladı. Sanki vatan elden gidecekmiş gibi, inandırmayı başardı.

        Montaj videolarla ana muhalefet lideri sanki terör bağlantılıymış gibi gösterildi. Oysa Turgut Özal'dan Süleyman Demirel'e birçok liderle çalışmış ve devletin en üst kademelerinde başarılı olmuş Sayın Kılıçdaroğlu terörün de hedefi olmuştu. Artvin'de bölücü terörün saldırısından, tesadüf eseri yara almadan kurtulmuş, bir polis memurumuz çıkan çatışmada maalesef şehit olmuştu. Kılıçdaroğlu çok uzun yıllardır devletin en önemli makam ve mevkilerinde bulunmuş güvenilir bir bürokrat, çakma değil gerçek bir ekonomist.

         Halkımız iktidar partisine oy verirken ideolojik düşündü. Ekonomi, demokrasi gibi konular ön planda olmadı. Adaletin giderek siyasallaşması, dış politikadaki başarısızlıklar, günlük yaşamdaki sıkıtılar unutuldu, unutturuldu. Bir kısım halkımızın özgürlükten ne anladığını göz önüne tutmak gerekiyor. Bir sanatçı Türkiye daha özgür demişti. Çünkü Avrupa'da sokağa tüküremiyorsunuz, Türkiye'de serbest diye eklemişti. Eşit oy hakkına sahip bir bacımız da artık doktor dövebiliyoruz, eskiden böyle miydi, diyor.

         Suriye ve Afganlılar başta olmak üzere, vatandaşlık verilen göçmenlerin ülkemizin kaderi üzerindeki etkileri belirleyici oldu. Beş milyondan fazla seçmenin oy kullanmadığı seçimlerde, yaklaşık 2 milyon olduğundan bahsedilen göçmen oylarının iktidarın yeniden kazanmasında etkisi olduğu iddia ediliyor.  Henüz intibak bile edememiş göçmenlerin kaderimi belirlemesi ülkemiz için ayrı bir dram. Seçim sonuçlarına da en çok göçmenler sevindi. Bu arada iktidar partisinin oy oranında önemli ölçüde düşüş olduğu da gözden kaçırılmamalı. İkinci turda sürpriz ittifaklar görüldü.

         Basından yargıya, güvenlik güçlerinden tüm devlet kurumlarına ve sermayenin sınırsız desteğine rağmen, iktidar partisi seçimleri ancak az bir farkla kazanabildi Propagandaların ömrünün nispeten uzun olması sermayenin sayesinde oldu.

         Sayın Kılıçdaroğlu'nu rakip bile kabul etmeyenler, artık ağırlığını iyice hissedecek. Sayın Cumhurbaşkanı ana muhalefet lideriyle, tüm demokratik ülkelerde yerleşik demokratik bir gelenek olan halkın karşısında birlikte mülakat vermekten daha ne kadar imtina edecek, bilinmiyor.

         Sayın Kılıçdaroğlu, geçmişte partisine oy ve güven kaybettiren iç çatışmalara meydan vermeyerek hızlı bir şekilde çalışmalara devam etmek istiyor.  CHP, uzun yıllar iç çatışmalarla uğraştı. Bir kısım sıkı partili bile küsüp seçimlerde oy kullanmıyordu. İktidara gelinemese de ana muhalefetin güç kazandığını elbette ki iktidar partisi de farkında. Genel Başkan hızını kaybettirecek kısır çekişmelerle uğraşmak yerine, tabandan güvenoyu tazeleyerek iktidar yürüyüşüne ve adalet arayışına yeniden başlamak istiyor.

         Kılıçdaroğlu'nun görüşüne göre seçimlerde demokratik ve ahlaki açıdan meşruiyet yok. Mücadelenin sürmesi gerekiyor. Yeni seçilen milletvekillerine de aktif politika yapmalarını öneriyor ve bırakmayacağız diyor.

         Türkiye tek adam rejimine rağmen demokrasinin çiçeklerine yeniden sarılacak, muhalefet görevini daha iyi yapacak gibi görünüyor. Demokrasinin vazgeçilmezi olan eleştiri ve doğruyu tartışarak arama mekanizması, CHP'nin aktif politika yapmasıyla yeniden devreye girebilir. Hatırlanacağı gibi parlamenter sistemin bitirilmesinden sonra iktidar üzerindeki denetim mekanizmaları başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere tek tek kaldırılmış, ülke Beştepe'den çıkan gece yarısı kararnameleriyle yönetilmeye başlamıştı. İktidara gelemese de son seçimlerde muhalefetin ağırlığını artırması, dikta özlemi duyanların yeniden düşünmelerine yol açabilir.