Fikir Günlüğü

Büyük Savaşların sonucunda demokrasi ortadan kalkmıştı. Halkın dini inançları sarsılmış, tanrılara güven kaybolmuştu. Genç nüfusun çoğu savaşlarda ölmüş ve dört bir yanı hastalıklar sarmıştı. Yöneticiler sürgüne gönderilmişti. Ülke yenide inşa edilmeli, demokrasi yeniden tesis edilmeliydi. Sokrates sorguladı. Eskiyi, hikmet diye bilinenleri, inançları, tanrıları, her şeyi. Doğruysak, inançlıysak tanrılar neden bize yardım etmedi?

Yerleşik yargıları sorgulamak çok tehlikelidir. İki bin beş yüz yıl önce tehlikeliydi, şimdi de tehlikeli. Sokrates gençlerin ahlakını bozmak ve dinsizlikle suçlandığı mahkemede yargılandı ve ölüme mahkûm edildi.

Özür dilemedi, pişmanlık belirtmedi, sadece inandığı değerleri savundu, sahip çıktı.

Bir grup iftiracı: "-Sokrates hem yerin altındakileri hem de göktekileri araştırır. İşgüzarın biridir. Bu nedenle de suçludur. Başkalarına da aynı şeyleri öğreterek, kötüyü iyiymiş gibi gösteriyor", demişti.

Binlerce yıl sonra bizim kendi tarihimizde, gözlemevi inşa ederek gökyüzünü inceleyen alimin başına gelenin aynısıdır aslında... Ona da demişlerdi ki, "-dürbünle gökyüzündeki meleklerin bacaklarına bakıyor, kafir!"

Sokrates mahkemeye verilme nedenini bulmuştur: bilgelik.

Yargı meclisinin 500 oyu içinde 30 oy farkla suçlu bulunur. Hapis istemez, çünkü otorite altında köle gibi yaşayamaz. Para cezasını zaten ödeyemeyecektir. Sürgünü de şiddetle reddeder. Dili yüzünden memleketinde bile zor barınmaktadır, nereye gitse aynısı olacaktır.

Ömrü az kalmıştır, ölüm cezasını kabul eder.

Yargı huzurunda kendini küçük düşürmez ve yalvarmaz, gerçek öldürülüş sebebi de budur. Af dilese, pişmanlık belirtse kurtulacaktır.

Yalvarmaktansa ölmeyi yeğleyeceğini belirtir.

Son kehaneti, ölümünü onaylayanların başlarına büyük belalar geleceğidir.

Vasiyeti şudur: gelecekte oğulları erdem yerine paraya daha çok değer verir ya da sahte bir bilgelik hissine kapılırlarsa, kendilerini bilmezlerse, yapmaları gerekeni yapmazlarsa; kendisinin suçlayıcılarına davrandığı gibi davranmalarını öğütler.

"-Artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye, sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece tanrı bilebilir", diyerek savunmasını bitirir.

Kaçma fırsatı varken kaçmamış, kendi eliyle Baldıran zehrini içerek cezasını kendi infaz etmiştir.

Yasalara uyan ve kendi ilkelerinden taviz vermeyen büyük filozof, bilgeliğin, bilim ve erdemin yıkılmayan anıtıdır.

Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilenlerin onu hiç sevmemesi bundandır.