Elazığ’ın özellerinden, simgelerinden bir tanesi olan Elazığspor için yapıcı eleştirinin ertelenerek kenetleşerek fikir üretmek, yardımlaşmak zamanı olduğu, günün kavga, küskünlük zamanı olmadığını; günün birleşmek, kenetlenmek zamanı olduğunu, gönül birliği ile bir araya gelebilme adına günün birlik zamanı olduğunu, Elazığ için kaygı, korku ve beklentilerden sıyrılarak, kötü hasletlerin zincirlerinin kırılması gerektiğini,  düşmanları çatlatma adına da olsa azami müştereklerde değilse bile asgari müştereklerde bir araya gelmenin âcizane bir şekilde önemini vurgulamaya çalışıyor Kalem. Aynı ifadeleri tekrarlayarak işte ertelenen yapıcı eleştirinin tam zamanı şimdi!

Elazığ için ertelemelerden, havalelerden çok sıkıntıları görüp konuşma, tartışma zamanı şimdi. Elbette ki Elâzığ ile ilgili hizmete eden, konuşan ilgili kişi ve kuruluşlar var. Bizimkisi de Elazığlı olmanın verdiği karıncanın taşıdığı su misali de olsa görevimizi yapmak. Zerre kadar bir fayda sağlamak bile kardır bu yolda. Öncelikle şunu ifade etmek gerekirse Elazığspor’un ligde kalması sadece sportif bir başarı değildir. Ve bu başarının sadece sportif getirileri de söz konusu değildir. Kaybetmek, değerden düşme var ya! “Düş de gör var.” ya! İnanın bu ifadeleri, sanki birçok kişinin ve olayın halini anlatır gibi. Sadece spor da değil; birçok alanda. Gerçekten “düş de gör” sana bakanların halini, kimlerin sana nasıl baktığını, arkadaş, dost bildiklerini gerçekten düş de gör. Şimdi Elazığspor küme düşmek üzere sadece spor olarak küme düşmeyecek Elazığspor.  Sosyal, psikolojik, ekonomik ve siyası yönleri, getirilerinden de yoksun kaldı, küme düşecek gibi Elazığspor. Bir kere her şey dengi dengine, güreş ve boksta herkes kilosuna göre dövüşmez mi? En yakın komşularımız bile muhatap alma adına, alaylı konuşmayacaklar mı bizleri? Elazığspor’un ikinci, birinci, süper lige çıkması sadece sportif bir olay değil. Çıkmak kadar, kalıcı olmak da önemli. Sivas, Hatay, Giresun… gibi. İşte şimdi konuşmak, tartışmak, daha da kötüye gitmeyi engellemek zamanı. Özel ve güzel olmak kadar, geniş potansiyellere rağmen istenilen düzeyde olmamak üzücü, düşündürücü, üstelik onur kırıcı.

Evet evet şimdi yapıcı bir şekilde tartışmak zamanı. Ama tartışmayı çok iyi tanımlamak, sınırlarını çizmek de bir o kadar önemli. Tartışma konuşmaktır, aktarmaktır, fikir alışverişidir, düşünceyi ifade etmektir, anlaşmaktır, istifade etmektir, yapıcı olmaktır, motivasyondur. Yoksa tartışmak; öfkelenmek, kin kusmak, kavga etmek, dalaşmak, sinirlenmek, tozu dumana katmak, yıkmak demek değildir.

Öyle ki zaman, zemin, şartlar uygun olmalı tartışmalarda. Tartışmalarda ne çok sessiz kalınmalı ne de aşırıya gidilmeli. Hani kavli leyyin-yumuşak dil derler ya, işte öyle olmalı. Neyin, nasıl, nerede söylenmesi gerektiği bilinmeli. “Yılanı tatlı dille deliğinden çıkar” malı tartışmalar. Tartışmaya anlam katan önemli bir nokta da olduğu gibi kabul ve doğallıktır. “Yıkmak, tahrip kolay; onarmak ise zordur.” ilkesiyle barışık, hoşgörü, dinleme ve saygının ele ele vermesi ile yumak yumak hangi sorunlar çözümlenemez ki! Yeter ki inanç, samimiyet, güven, özveri, tabiiyet, birlik ve beraberlik olsun. Kim korkar ki sorunlardan! Elazığ özel ve güzel, Elazığ’da potansiyel var. Küreselleşme ile beraber teknolojinin getirdiği kolaylıkla beraberindeki kirlilik, küresel ısınmanın getireceği sıkıntılar karşısında bile Elazığ potansiyeli itibarı ile de şanslı bir il.

Okunabilen, kendini anlatabilen, potansiyellerini harekete geçirerek ürünlerine patent elbisesi giydirmiş, markalarla dolu bir Elazığ hangi ümitlerin yeşermesine sebep olmaz ki…