Doğunun insanı gibidir cümleleri de. Bir o kadar samimi ve yapmacıksız. Diyarbakır'dasınız ve sevdiğiniz yahut sizi seven biri tutar kolunuzdan ve yüzünüze baka baka, haykıra haykıra şunu der: "Sana bakınca keyfim gelir." Mutlu olmayıp da ne yapacaksınız şimdi? Tatlı bir tebessümü yüzünüze kondurmayıp da duracak mısınız?
Öyle ucuz bir söylem değil bu. Çarçabuk sarf edilen, iş olsun diye söylenen. Kalp çıkışlı, göz odaklı bir nişangahtır. Hedefini tam on ikiden vurup onu esir eden bir ağdır.
İlk karın yağması gibi bir şeydir sana bakmak; güneşin yüzünü göstermesi, çiçeğin rengârenk açması, yeni doğmuş bir bebeğin ilk ağlaması... Bu yüzden keyfim geliyor sana bakınca.
Sana bakınca keyfim gelir. Sebepsiz bir tebessüm ikamet ediyor dudaklarıma, çıkarsız bir sevgi doluyor göğsüme, tatlı bir rehavet çöküyor adını anınca. Şimdi ne vakit seni düşünsem keyfimin kahyası oluyorum.
Sen bilmezsin seni nasıl sevdiğimi, bir ateş gibi içten içe yandığımı, sensiz bir kurşun gibi hüzne saplanıp kaldığımı.
Var mı "Sana bakınca keyfim gelir." diyen biri hayatınızda. Yoksa eksiksiniz, varsa tamsınız. Nasıl da mahrumuz güzelliklerden, iyiliklerden ne de uzağız. Senin olduğun kalp ne de keyiflidir, ne de şendir. Şimdi kalkıp senli bir kalbin tasvirini yapamam ama net olarak şunu söyleyebilirim: Bol köpüklü çok şekerli sabah keyfimsin.
"Sana bakınca keyfim gelir." Kim bu kadar güzel bakabilir ki? Kaldı mı sahiden böylesine harbi bakan ve yüreği aşkla dolu olan. Duam şu size: Rabbim size böylesi insanları nasip etsin.