Hadi dönelim içimize! Evet, başta kendi nefsim! Yetimin mahsunluğunun farkında mıyız? Hayır! Mazlumun gözyaşı içimizi kanatıyor mu? Samimiyetle cevap verelim, hayır! Çünkü o an hüzünleniyor, dakikaları geçtim aradan saniyeler geçmeden...
'İnsanın insana emanet edildiği” gerçeğinden yola çıkarak 'İnsanın kâinattaki en önemli kutsal olduğunun” farkındalığını sağlamak amacıyla Eylül 2017'de temellerini attığımız ve 19 Şubat 2018 tarihinde de aldığımız...
Peki 'kalplerimiz neden yanlış fetvalar” veriyor? Bir de böyle bir soru vardı. Bence bunun iki sebebi var! İlk sebep, kâinatın zıtlıklar üzerine bina edildiğini okuyamıyor oluşumuz! Çünkü biz sıcaksak soğuğa tahammülümüz olmuyor,...
Mail veya sosyal medya üzerinden 'bilginin çok kirli olduğu, nereye dönmesi gerektiğini bilmediği, hangi kaynağa nasıl inanması gerektiğini bilmediğine” dair o kadar çok mesaj alıyorum ki son dönemde ve bu mesajların sayısı her geçen...
Herkesin gülecek bir saçmalık, konuşacak bir mavra, çevirecek bir makara, merak edecek bir acayiplik peşinde olduğu bir yerde, elinizdeki bu can yakan meseleyi, derdi, endişeyi nereye koyacaksınız? Kime, nerede ve nasıl anlatacaksınız?...
Peki ne oldu da sıradan insanlar artık şiddetin öznesi haline geldi ve yazık ki geliyor? Biz nasıl bir felaket yaşadık ki yaratan kudret dahi kötüleri cezalandırmayı ötelere saklarken; biz, bizim gibi düşünmeyen, akletmeyen, yaşamayan, fikretmeyen...
Malik bin Dinar Hazretleri anlatıyor: Hz. Rabia'nın yanına gittim, abdest alırken kullandığı bir kırık testiden su içerken gördüm onu. Altına da eski püskü bir hasır sermiş, bir kerpici de başına yastık yapmıştı. Bunu görünce...
Öyle ya Tüketimin semirdiği ve sahip olma hırsının her geçen gün envai çeşit araçlarla pompalandığı bir toplumda üretim yerine tembellik ön planda ise o toplumun lokomotifi olan genç kuşak, ekonomik bağlamda işsizlik ve üretim; gelecek...
Siyer kitaplarında geçen bir hadisedir; Alemlere rahmet olan, henüz gelmiş bir sureyi Kâbe'nin önünde kimin okuyacağını sorar. Sahabenin 'İslam'ın evi” adını koydukları Erkam'ın Evi'nde hazır bulunanlar arasından...
Sohbet ve makalelerimde ısrarla anıyorum; Daha fazla güç, daha fazla iktidar, daha yüksek mevkiler, daha çok para ve mal, daha fazla alkış hırsı içinde bir başkasının acısına kanamayı bıraktığımız ve o acıya bigâne kaldığımız gün,...
Sağlıklı olarak dünyaya gelmiş bir çocuk düşünelim. Açlık çekmiyor ve sadece hastalandığında tedavi olmak için değil, daha anne karnına düştüğü andan itibaren düzenli bir sağlık hizmeti alıyor. Daha üç aylıkken annesi mevcut...
'Peki bizim atamız, dedemiz, babamızın yaşamsal sürecinde nasıl oldu da kötülük bu kadar yaygın değildi; yaygın olan yerlerde ise faili belli idi?” diye sorarsanız… 'Biz hayatla bağlantımızı kaybetmiş insanlarız.”...
Sevdiğim ve yazılarımın sıkı takipçisi olan bir okuyucuma 'kendini doğurmak” diye bir ifade kullanmıştım kısa bir süre önce. 'Bir insan kendini nasıl doğurur ki?” diye sorunca söz vermiştim kendisine, 'kendini doğurmak”...
Peki bu nasıl oluyor? Yazmıştım, ilahi beyanın hatırlatmak fayda verir ikazınca yineleyelim; Bugün en karşıt olanlarımızın bile ‘evrensel değerler' denince gayrı ihtiyarî yüzünü Batı'ya dönmesi tesadüf değil zira bu...
Zaman zaman özellikle dinsel terminoloji bağlamında çok ciddi eleştirilere maruz kalsam da kahir ekseriyette kullanmaya çalıştığım 'kucaklayıcı” dilin yarattığı 'vedud” halesini görebilmek, bu soğuk iklimde ruhumu ısıtıyor....
Peki bu ankebutlar nasıl türer? Biliyoruz ki her kötülük, bir üst kötülüğün zeminini hazırlar ve çıkılan her yeni kötülük basamağı, bir öncekini de görünmez kılar. Dolayısıyla kötülüğün oyuncağı haline gelenler yola nereden...
Zira sürenin tamamında biriktirme hırsı, biriktirdikleri (servet, iktidar) ile kibirlenme, başkasının elindekine göz dikme; bu amaç uğruna çıkar ilişki ve grupları oluşturma, bunları kutsama ve hatta onlara tapınma; doğruluk, , eşitlik...
Farkındayım, farkındasınız, farkındalar! Bugünkü dertsizlik, meselesizlik ve umursamazlık gökyüzüne doğru boy atacak nice zihni baltalıyor ve birer güdük çalılık olarak kalmaya mahkûm ederek çaresizliğe sürüklüyor. Dikkatsizlikten,...
Yani, aslında tüm derdimiz de kavgamız da kendimizle. Bu yüzden olsa gerek ki, kendisiyle kavgasını bitiremeyen biri, başkasıyla da 'barışık” olamıyor ve kendini kaybedenin 'kazandım” diyebileceği hiçbir şey ol(a)mıyor. Derinlemesine...
Dinsel terminolojiyi bir kısıtlama alanı içinde 'tarihsel mitolojik soslarla” bezeyip sunanlar hüsnü zannımca fena halde yanılıyorlar. Zira din, insana 'kısıtlama” değil tam aksine geniş bir 'özgürlük alanı” sunar. Ancak...
Peki ne oldu da sıradan insanlar artık şiddetin öznesi haline geldi ve yazık ki geliyor? Biz nasıl bir felaket yaşadık ki yaratan kudret dahi kötüleri cezalandırmayı ötelere saklarken; biz, bizim gibi düşünmeyen, akletmeyen, yaşamayan, fikretmeyen...
Malik bin Dinar Hazretleri anlatıyor: Hz. Rabia'nın yanına gittim, abdest alırken kullandığı bir kırık testiden su içerken gördüm onu. Altına da eski püskü bir hasır sermiş, bir kerpici de başına yastık yapmıştı. Bunu görünce...
O kadar çok soru var ki zihnimde! Çünkü artık hemen tüm toplum elimizdeki en kıymetli sermaye olan vakitten olduk, oluyoruz. Bugünü veriyor ve yarına kendisinden eser kalmayacak bir sürü saçmalık alıyoruz. Belleğimizi, hemen unutacağımız...
Soralım mı kendimize; Yaptıklarımız arasında ona harcadığımız vakti hak eden bir şey ya da onun için gözden çıkardığımız dakikaların karşılığında bize değer atfedeceğimiz herhangi bir şey kazandıran var mı? İnsanlığımızı...