İnsanlık şok içerisinde, büyük bir depremin sallantıları içerisinde ya kendine dersler çıkaracak ya da yok olup gidecek. Başlangıcı olan bu hayat yolculuğunda karşılaşılan riskler karşısında belki de insanın zorlanmadan kolayı tercih ederek görünüşte gününü gün etmesi, eğlencelerde, eroinin havasına ayak uydurarak hayatı geçici bir süre de olsa tozpembe ile beyni zonklatan bir sarhoşluk rotasız çırpınışı. Derken hayatın merdivenlerinde karşılaşılan gerçeklerden kendini alıkoyamama, elemler, kederler, cinnetler, intiharlar ve bilinmeyenlerle bitirilen bir hayat!

Kötülüklerden kendimizi alıkoyamamak, ya da en sevdiklerimizi insanlığın can çekişen manzaralarında fırtınaya kaptırmak veya hayat girdabında boğulmaya engel olamamak!

Ya insanlığımızın can çekişen manzaraları, yani kendimize yenildiğimiz, insanlığımızı unuttuğumuz sahneler!

Hani geçici zevkler ve istekler karşısındaki yalanlarımız, dostluklarımızı maddenin gerisine atışlarımız, insanlığa hizmet etmedeki aczimizi ortaya koyarak bitmeye yüz tutan duygularımızı harekete geçirmedeki, uyuşukluğumuz, tembelliğimiz ve neyime lazımcılığımız!

Geçici bu hayat içerisindeki güçlülerin haklı olanlara karşı haksız galibiyetleri, zayıfın güçlü karşısındaki yürüyüşte geri kalması, sadece her şeyin kendisine ait olmasındaki bencillikler, güzeli paylaşmadaki çirkinlikler, hoşgörüden uzak olan kibirlenmeler, makamların gücü ile kendini dev aynasında görmeler, hiç ölmeyecekmiş gibi hırpalanan insanlar ve onur savaşı veren insanlık. Bu psikolojik ve sosyal kirlenme, kavga, insanlığın bu çöküşü niye?

Bir düğmeye dokunup her şeye yeniden sıfırdan başlama imkânı olmadığına göre adeta insanlık adına bu alçalmayı, can çekişen insanlığı idam sehpasında kurtarmanın imkânı yok mu? Amaçsız, başıboş mu yaratılmış insanlar, her insan kötü olmadığına ve insanlık adına örnek kişilerin hayatları bir gerçekse, insanlık adına insanlar ellerindekilerini gerekiyorsa bir bir kaybettiklerine, izzetli bir hayat adına ölümü bile göz önüne aldıklarına ve bir kuru ekmekle ölmek adına hayatı gaye edinip yaşadıklarına göre, hele hele insan adına ümitsizlik diye bir kavram olduğuna göre…

Evet, insan başıboş yaratılmamıştır, görünüş itibarı ile de olsa hayat sadece elemlerle, ayrılıklarla ve ölümlerle var olan bir dünya değildir. Her insanın da bir güzelliği ve kendisine göre de hayatına anlam katan bir dünyası vardır. İnsan hem özeldir hem de güzeldir.

İnsan bir çekirdek misaliyle hayata gözünü açan bir sadece bedenden oluşmayan bir varlıktır. Ve insan adeta keşfedilmeyen mükemmel bir saraydır, şehirdir. Bir çekirdek nasıl toprak, su, hava başta olmak üzere diğer unsurlar ile bakımı ile hayat bulursa insanoğlu da bir çekirdek gibi ciddi bir bakıma ihtiyaç duyar. İnsanoğlu da su, hava güneş ister, sadece bu da yetmez. Hem bütün insanlığa yetecek su, hava ve güneş olduğuna göre bu kavga ve endişe diye! Hayat sadece yemek ve içmek demek değildir. Hele insan kendisinde keşfedilmeyen saray misali güzelliklerinin bir farkına varabilse… duyguları, amaçları vardır, var olmalı insanın.

Ama ne oldu bize?