Herkesin bir Meksika Sınırı olmalı bu yaşamda. Benim de sizin de ülkemizin de. Bazen hüzünlendiğinizde kaçıp sığınacağınız, bazen ağladığınızda gözyaşlarınızı kimsenin göremeyeceği bir yer... Bazen sevgiliyle konuştuğunuz yer, bazen düşmanı yendiğiniz üs…
Kaçtığınızda sizi takip edenlerin geçemeyeceği noktaya Meksika Sınırı diyoruz. İhtiyacımız yok mu böyle bir sınıra? Hep illegal olarak düşünmeyin sınırları? Duygu dünyamızda da kaçmalar, gitmeler, yitmeler olmuyor mu? Ömrümüzün bir gün dahi böyle bir hisle yanıp kavrulamaz mı? Yoksa sizin Meksika Sınırınız yok mu?
Yasaklar çiğnenmek içindir, sınırlar kaçmak için. Kabul etmeseniz de insanları cezbeden, kendisine çeken, etkileyen bir yönü var sınırın. Her şeyin, herkesin bir sınırı vardır kimsenin geçemediği. Kendisinden kaçan insanların dahi sığındığı dünyalar vardır. Lakin o ilk adımı atabilmek ve karşı olarak addettiğimiz toprağa o ilk adımı basabilmek önemli. Hep istim üzerinde belli bir ritim eşliğinde yeknesak süregelen bir yaşamın diğer tarafında neler var acaba? Kendi ellerimizle çizdiğimiz sınırları aşabilmek için ne yapmalı, nereye gitmeli, nasıl hareket etmeliyiz? Bunları düşünüverin ve hemen sınırı geçmek için düşüverin yola! Okuldasınız. Meksika Sınırınız fikirlerinizi rahatça ifadeye dökebildiğiniz öğretmenler ve onların dersleridir. Sizi baskı altında tutan ve kendinizi ifade etmenizi engelleyen her türlü unsur ve kişi Meksika Sınırınızı silen ve sizleri tek bir gerçeğe mıhlayan aşkın mümessilleridir. Oysa gerçeğin onca yüzü vardır. Birini bulamadıysanız diğerlerini bulma şansınız devam eder. İşte burada Meksika Sınırını geçmeniz gerekir. Hâkim olan idareye karşı duruşunuz, tavrınız, hitabınız sizin o sınırı yaratmanız ve oradan her türlü güzelliğe yelken açmanızdır.
Âşıksınız. Meksika Sınırınız yok. Kör bir baskının neticesi olarak ona ulaşamıyor, dar kalıpları yıkamıyor, içinizde büyüttüğünüz sahte yasakların korkusu ile aşkınızı yaşayamıyorsunuz. Âşık ve maşuk bu dertle eriyip bitap düşerken Meksika Sınırı gelmeli aklınıza. Kendilerine zorluk çıkaran hususları ve bu hususları ortaya koyanları bir kalemde silecek, onları tarihin eskimiş yapraklarına gönderecek olan gücü yüreklerinin en derin noktasında kaynayan bir yer altı magması merkezi gibi çıkartmalı ve onları bloke etmeye çalışanların yüzlerine vurmalıdır.
Meksika Sınırı eşkıyaların, hırsızların, çakalların, kurnazların sınırı değildir. Üçkâğıtçıların, dalaverecilerin, oyunbozanların, dalkavukların, yalakaların idrak edip sığınacakları ya da özgürlüğe kanat çırpacakları bir sınır değildir. Onlar legal olanla olmayan sınırlarda, kendi kazdıkları kuyunun etrafında tamtamlar eşliğinde dans etsinler. Bizler bizi bir üst sınıra taşıyacak olan merdivene, bizi bir üst makama taşıyacak olan basamağa Meksika Sınırı diyoruz. Ve ömrümüzü adayacağımız bir Meksika Sınırımız olmalı bu yaşamda. Herkese gösterip anlatacağımız bir Meksika Sınırımız vardır illaki!
Elazığ’ın da Meksika Sınırı olmalı, Türkiye’nin de… Ayşe Teyze’nin de Mehmet Amca’nın da… Herkesten farklı bir o kadar kişiye özel… Ufkuna atılan kementler alıkoymamalı şehrimi ve ülkemi, ayağına takılan prangalar geriye döndürmemeli adımlarını. Ellerine takılan kelepçeler güneşi işaret etmekten men etmemeli memleketimi. Tozu dumana katıp dörtnala giden bir kısrak gibi hep gelişmeye, hep güzele ve olumluya doğru gitmeli ülkem. Bu uğurda kendisine çizilen bir yol varsa, yazılan bir kader varsa işte biz buna Meksika Sınırı adını veriyoruz.
Ne haramiyiz ne şakiyiz. Halimizden dahi şekvacı değiliz. Sadece kendimizden gayri bizi sınırlayan olmasın şeklinde bir telkinde bulunup bu coğrafyada yaşayan herkesin gerektiği gibi, olması gerektiği gibi idame ettirmesini istiyoruz yaşamını. Ve herkesin gerektiğinde geçmek için kullanacağı bir Meksika Sınırı’nın da olmasını ifade ediyoruz. Bu bir kaçış değil, bir sığınıştır esasen bir iç ülkeden başka bir iç ülkeye. Bir iltihaktır yeri geldi mi bir ahu gözlüye. Bir teslimiyettir belki de tek olana!
Meksika Sınırı sınırlardan bir sınır değildir. Çizgilerin en net şekilde çizildiği ve harami olmayanın, eşkıya olmayanın geçtiği, hak olanın kabul gördüğü, adil olanın baş tacı edildiği bir yalan yerdir bu dünyada.