Maden İlçesindeki Hafriyatlı Utanç Tepesi Beş Yaşında! –II

AFAD İl Müdürlüğü ve Fırat Üniversitesi raporları bilimsel gerçekliğiyle durumu açıkladı.

Hatırlayalım;23.08.2017 tarihli Elazığ İl Afat Müdürlüğünün hazırladığı Elazığ Valiliğince de onaylanan, resmi raporunda 2007 ile 2015 yılları arası dökülen hafriyatın bu felakete yol açtığı yazmaktadır. Fırat Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Şaşmaz, 1 Ocak 2018 ‘de birçok basın gurubuna verdiği bilimsel açıklamalarında “Maden ilçesindeki heyelanı durdurmak için bir takım önlemler almak mümkün. Özellikle fora kazık ve istinat duvarları ile önlem alınabilir’’ bölüm başkanımızın bu bilimsel söylemleri soruna ışık tuttuğu halde ne hikmetse bir türlü heyelanı durdurmak adına hafriyatı kaldırmak adına neden bir teknik çalışma yapılmadı?  Nedenini siz okuyucuların takdir ve düşüncelerine bırakıyorum…

Ayrıca Fırat Üniversitesi Jeoloji Müh. Fak. Bölüm Başkanlığı bölümünde bölgede dalında başarılı çalışmaları ile tanınan Prof.Dr. Sn. Zülfü Gürocak tarafından hazırlanan 2016-2017 yıllı Maden ilçesi Jeolojik-Jeofizik-Jeoteknik etüt raporunda “Heyelanın oluşmasının nedenin; İlgili Özel  İşletmenin 2007-2015 yılları arasında döktüğü hafriyattan kaynaklı olduğu, bu nedenle doğal olmayan heyelanın meydana geldiği yazılmaktadır. Prof. Dr. Sn.Zülfü Gürocak’ın konuya en sağlıklı teşhisi koyan raporu ve AFAD Raporu, hafriyat toprağının etki alanda sınırlı olduğunu ve hafriyatın kaldırılmasıyla birlikte Maden ile Cami-i Kebir Mahallesi için de hiçbir tehlikenin söz konusu olmayacağını ortaya koyuyor.

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün 3 Nisan 2018 Tarih ve 78671328.100-E.416545 Sayılı resmî yazısıyla; İlgili işletmenin can ve mal güvenliğini tehdit ettiği, tehlike arz ettiğinden, üretim faaliyetleri durdurulmuş, ruhsat sahibine resmi yazı ile tebliği edilmiştir. Tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içerisinde hafriyatın ilçe üzerinden kaldırılması, aksi takdirde ilgili mevzuat hükümleri gereğince işlem yapılacağına dâir ruhsat sahibine tebliğ yazısı yazılmıştır.

Sürdürülebilir yaşama tam saygılı, yasalara çevreye doğaya duyarlı bir madencilik çalışmasına kimsenin sözü yok.

İnsan ve çevre sağlığına saygılı, duyarlı, planlı ve programlı, her türlü risklere ek önlemlerini alacak, sürdürülebilir bir yaşamı etkilemeden yapılacak bir madencilik çalışmasına kimsenin karşı gelemeyeceği bir gerçekliktir. Fakat nicel ve nitel verilere baktığımızda Maden ilçemizde konuyla alakalı ilgili işletmenin ilçe de madencilikten uzak çalışmalarla, sadece kendi kar marjını yükseltmek adına çevreye, doğaya, insana verdiği zararlarla ile ilçenin tarihsel dokusunu, ekolojik yapısını bozmuş, istihdamı ve kalkınmasını geriletmiştir. İlgili işletme yetkilileri bazı zamanlar da sorunları doğru teşhis etmek yerine siyasi lobi, sanal yatırım vaatleriyle, binlerce işçi çalıştıracağız, herkese mavi boncuk dağıtımıyla tarihi çevre faciasını değerli Madenlilere unutturarak, “Madensiz hayat olmaz, işte çalışmamızı istemiyorlar, çalışanların ekmeği ile oynanıyor yaygarasını, felsefesini yayarak, ters algılar oluşturdular. Nafile… Halktan, basından gelen tepkilerin ardından, bu sefer başka nedenlerin olduğunu ima etmek yolunu seçerek, değişik safsatalarla senaryolu söylemler ile hep mağdur işveren rolünü oynadılar durdular. Fakat unutulmayan tek şey ve büyük umutla Madenlinin sabırla beklediği tek güven dalı olan Adalet ve yine adaletin yerini bulmasıdır.

“Adalet topaldır, ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er-geç varır’’ (Mirabeau)

Doğaya ne verirsen onu alırsın. Kötülük verirsen kötülük, iyilik verirsen iyilik alırsın.

Yakın zamanda bir sohbet esnasında, doğa ve çevre dostu bir arkadaşımdan duyduklarımla bir kez daha doğanın büyüleyici gücünü anladım. “Huzur ve güzelliktir doğamız’’ diyerek başladı sözlerine. ‘’Doğanın biz insanoğluna ihtiyacı yok. Çünkü bizden beklediği bir çıkarı yok. Tam aksine biz insanoğlunun doğadan beklediğimiz birçok çıkarlarımız vardır. Hepimiz dünya insanı olarak, pandemili yaşam içerisinde buna şahit olduk. Deniz altında bir balığın temiz suda kalması demek, hayat sürmesi demek bizlerin sağlıklı beslenmesi demektir. Toprak üstünde çiçekler üstünde bir arının bal yapması demek çocuklarımızın sağlıklı bal ile beslenmesi demek değil midir?  Biz insanoğlunun her daim doğaya toprak anaya ihtiyacımız vardır ve hep olacaktır da. Doğaya ne verirsen onu alırsın. Kötülük verirsen kötülük, iyilik verirsen iyilik. Doğamız herkese eşit bakar ayrım yapmaz. Kendisini insanım diye tanımlayan herkes doğaya saygılı olmak sevmek, korumakla, kollamakla kendine vazife edinmelidir. Doğa eşittir huzur. Enerjinin en güzel halidir. Doğanın manyetik enerjisi değil midir? Bizleri ayakta tutan sağlıklı nefes almamızı sağlayan’’ diyerek düşüncelerini tamamladı.(Teşekkürler)

Sesimizi duyunuz lütfen!

(Devam EDECEK)