Sayısız kelamlar sıralanabilir onun için sayısız cümleler tüketilebilir yokluk kervanında;
kaybetmek üzerine yüzlerce kez kalem oynatılabilir. Kaybetmek fiili alınıp tüm imla kurallarından ayrı bir kategoride tutulabilir. Zira anlamı derin anlamı uçurum!
Kaybetmek, insanın eksik kalması ve de bir şeylerin ondan kopup gitmesi midir? Kaybetmek, varlığına tutunduğunuz her şeyi bir rüzgârın alıp götürmesi midir? Nedir ki bu kaybetmek?
Benim nezdimde kaybetmek, acı ve tecrübenin muazzam bir filidir. Kaybetmek, insanın tüm hücreleriyle acısını hissetmesidir. Kaybetmek manen ağır olan bir fiildir. Toprağa gömülüp yeniden yeşermek kadar ağırlığı ve sabrı olan bir fiildir. Zira insan, bu dünyada bir şeyleri daima kaybeder. Elindeki parayı, çantasındaki eşyayı, evindeki kitabı ama en acısı da insan sevdiklerini kaybeder. Ve bir bir sıralar toprak kokusuna kıymetlilerini. Ardından öylece bakakalır arkalarından. Başlarda anlamaz kaybetmenin ne demek olduğunu, bilmez eksikliğin ne kadar can yaktığını! Vakit geçince anlar, hiçbir boşluğun bir daha eskisi gibi olmayacağını.
İnsan, evladını kaybeden anneleri, ana babasını genç yaşta kaybeden evlatları düşününce hiçbir kaybedişin kolay olmadığını anlayabiliyor. Birinin sevdiklerini geride bırakması ve kaldığı yerden devam etmesi sözle anlatılacak kadar kolay olmayabiliyor. Elbet herkesin acıyı yaşayış şekli bambaşka olabilir lakin kaybetmek tüm dillerde tüm kelamlarda aynı hissi bırakıyor. Acı! Kocaman bir acı!
Dünyada bunca insanın acıyı derinlerde hissettiği bir alemde; maddi kayıplara üzülmenin, maddi duygular peşinde koşmanın anlamsız olduğunu, aslolanın gerçek kaybedişler olduğunu bilerek yaşamalıyız. Fazla uzaklaşmadan Filistin örneği aslında bize gerçek kaybedişlerin maddi değil manen olduğunu maalesef tüm gerçekleriyle gösteriyor. Hatta öyle bir gösteriyor ki dünyada üzüldüğümüz şeylerden utanır hale geliyoruz. Şimdi kim dindirebilir ki evlat acısı çeken Filistinli annelerin yüreğini, hangi maddi değer verebilir ki bir ana babanın kokusunu çocuklara. Bu yüzden kaybetmek dediğimizde maddi değil, aksine manen yitirdiklerimiz canlanır gözümde. Zira hiçbir kaybediş bu kadar acı olmamaktadır.
Hiçbir kaybediş bir daha geri getirilmeyecek olanlar kadar can yakmamaktadır.
Sözlerimi bitirmeden evvel uzun vakitler önce yazdığım bir şiirimi kaybetmeyi yüreğinde hissedenler için bugün paylaşmak istiyorum.
Seni özlediğim zamanlara gidiyorum bazen,
Birden vakitsiz toprak oluşun geliyor aklıma,
İnsan, toprağı üstüne atınca anlıyormuş yüreğinin öldüğünü!..
Sonra bir çocuk gülüşü çarpıyor gözüme, yeniden doğuyorum hayata !
Ve senin ardından saran matemi dağıtıyorum, yüzümdeki tebessümlerle,
Feryat figan ağlayan seslere ırak oluyor yüreğim,
Yeniden filizleniyor bir çocuk gülüşünde suretim,
Ve sen, toprak oluyorsun gönlümde yeniden
Apansız esen bir fırtına gibi sarsıyorsun evreni,
Gelişlerin ruha hüznü serpiyor,
Gidişlerin ise bir matemden beter ediyor,
Sonra bir çocuk gülüşü çarpıyor gözüme,
Yeniden doğuyorum hayata,
Yeniden başlıyorum yaşamaya, bir gamzenin derin çukurunda!
Kaybetmek fiilini derinden yaşayan tüm canları kucaklıyor; var olmakta olanın kıymetini bilen tüm insanları saygıyla selamlıyorum!
Kalın sağlıcakla!