İnsan nedir! Unutan ve unutmaya mahkûm olan mı? İnsan nedir? Yalnız kendini düşünen, mütemadiyen bitmek bilmeyen bir nefse sahip olan mı? İnsan nedir ki?

Merhabalar, bu hafta köşemde hepimiz üzerine konuşmak bu hafta köşemde “insan” dan söz etmek istedim.

Ol deyince olduran, bize kendimizi bildiren, bizi insan kılan; Hak olanın adıyla başlayalım!

İnsan nedir ki?

İnsan, unutan demektir. Varlığı yokluğu bilen yine de ardına bile bakmadan unutan demektir.

Zira hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Başka bir deyişle insan, unutmak üzerine kuruludur. İyiliği de kötülüğü de!

İnsan, gitmek üzere kuruludur iyiden de kötüden de!

İnsan, işitip de bilmeyendir, bakıp da görmeyendir yola çıkıp da kavuşamayandır; insan nereye gitse oraya varamayandır.

İnsan, doğruyu da yanlışı da yüreğinde taşıyandır. Faydayı, zararı, insaniyeti ve de kötülüğü belletendir. İnsan, görüp görebileceğimiz ne varsa tüm vakaların içinde temel taş olandır.

İnsan bilirim ki iyiliği unutmuş insan bilirim ki merhameti unutmuş!

İnsan bilirim ki yalnız kendini düşünür; insan bilirim ki kibir, her zerresini sarmış.

Lakin insan bilirim ki iyilik yayılır tüm hücrelerinden; insan bilirim ki nereye gitse oraya ışık götürür cinsten.

İnsan bilirim ki nefes alışı faydadır şu topraklara!

Gelgelelim bizlere; peki biz, insan tanımlarından hangisinin içine sığıyoruz. Kibirli olan mı yalnız kendini düşünen mi kötülüğün baş celladı olan mı yoksa her zerresinden iyilik akan mı?

Peki biz, insan tanımlarından hangisine sığıyoruz? Bir soralım kendimize!

Vakit odur ki mübarek bir ay içerisindeyiz. Yerin göğün nur olup aktığı, iyilik kapılarının sonsuza kadar açıldığı bu ayda yalnız midemize mi oruç tutturuyoruz yoksa ruhumuzu arındırarak nefsi terbiyemizi yapıp iyilik peşinde mi koşuyoruz?

Biz, bu mübarek ayda insanlık için ne yapıyoruz? Açın halinden, olmayanın halinden anlıyor muyuz? Eksik nedir biliyor muyuz? Başını sokacağın bir evin var olmasının bir kap sıcak yemeğin pişmesinin şükür sebebi olduğunun farkında mıyız?

Yoksa bizler de nisyan ile maluldür sözüne mi büründük! Unuttuk mu her şeyi yalnız bedenimize mi oruç tutturuyoruz. Peki ruhumuz? Ruhumuzun kirini arıtmadan öylece aç mı kalıyoruz sadece. İyilik nedir bilmeden insan nedir bilmeden yaşıyor muyuz bu dünyada? Peki biz hangi tanımın içine sığıyoruz?

Biz ki Rabbimizin akıl ve irade verdiği, biz ki Rabbimizin örnek teşkil ettirdiği varlıklarız. Bize yakışan dosdoğru yaşamaktır. Yanlışa düşmeden insan kalabilmektir. Düşsek de kalkabilmek, doğruya yönelmektir. İnsan nedir bilmektir!

Bize düşen halden anlamaktır insan tanımına iyiliği, dostluğu, dürüstlüğü, merhameti sığdırmaktır. Bize düşen eğer bir ibadet yapılıyorsa onu hakkıyla yapmaktır bize düşen ruhumuzun kirini arındırmaktır.

Sözlerimi İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un 

“İnsan” şiirinden çok sevdiğim dizeleriyle sonlandırmak isterim:

Edib-i Kudret’in beytül kasid-i şiiri olmuşsun

Hakim-i fıtratın bir anlaşılmaz sırrı olmuşsun!

***

Güzellikler yaratan Kudret’in şiirinin en güzel beyti olmuşsun

Yarattığını en iyi bilen Allah’ın bir anlaşılmaz sırrı olmuşsun!

İnsan nedir bilen, doğruluktan şaşmayan tüm canları kucaklıyor; yüreğinde iyilik barındıran herkesi, saygıyla selamlıyorum!

Kalın sağlıcakla!