18.03.2023, 11:33

İdrak yolları enfeksiyonu

Kelimelerin boşluğu dövdüğü, anlamların buharlaştığı, kutsalların sinirlerinin alındığı bu çağda “saatler harcayıp, uykusuz gecelerde kelimeleri yan yana getirerek anlamlı bütünlükler oluşturmaya çabalamanın bir anlamı kaldı mı?” diye soruyorum özellikle son zamanlarda kendime. Doğurmak için saatlerce kanadığınız, kıvrandığınız bir konu, derinliği ne olursa olsun açık bir tüketim malzemesi artık çünkü.

Duygusal bir çölleşme içinde sanki çağlar öncesinde kullanılan işaret diline sahte bir özlemle kullanılan ruhsuz emojiler, anlamsız işaretler asırlar öncesinden günümüze kadar gelmeyi başarabilmiş, taşıdığı anlam derinliği ile milyonlarca insanın hayati istikametine yön vermiş olduğuna inandığım en hikmetli sözlerin dahi üzerinde anlam lekeleri bırakabiliyor.

Bu zihinsel erozyonu örtbas edebilmek için de plastik kokan nefeslerin ölgünlüğünde artık hemen her tarafı plastik çiçekler, suni yeşillikler ve duyguların naylondan mamul, teknolojiye ayarlı imitasyonları kapladı.

Avuçlarının içinde hâlen anlam biriktirmeye çalışan, bu anlamı paylaşma gayretiyle gecesini gündüzüne katan; yaşadığı çağa olan borç ve sorumluluğunun farkında olan seçilmişlere bu pencereden baktığımda yüreğimin derinliklerini kelimelerin tarife güç yetiremeyeceği manasız bir sızı kaplıyor.

Adalet, asalet, hakkaniyet, sulh, selâmet, fedakârlık, ferağat, kanaatkârlık, kardeşlik gibi insanlığın insanca yaşamasını, insanca ve hakça bir dünya kurmasını mümkün kılan en kadîm değerleri hayata geçiren bu koca manevi mirasa karşılık; terazinin öbür kefesinde samimi her gayretin ayaklar altında ezilmesi; kanser hızıyla yayılan zihni çölleşme, bizi biz yapan ve bugünlere taşıyan kültürümüzün ülkesizleşmesi, artık her ferdi etkisi altına alan ve reddedene yaşam hakkı tanımayan bir “idrak yolları enfeksiyonu” ile yaşanan anlam erozyonu var.

Sizi bilmiyorum ama benim bu gidişattan aklımın midesi bulanıyor; zira tüm güzelliklerimiz artık oramıza buramıza takıp takıştırdığımız birer yalan, inceliklerimiz kuru birer tekerleme, dedemizden miras alıp çocuklarımıza emanet bırakacağımız değerlerimiz bozdurup harcadığımız ucuz birer obje, zevksiz birer nesne haline geldi ve kalan kırıntıları da yok etmek üzereyiz.

Zira iletişim teknolojilerinin hayatın her köşe bucağını ele geçirdiği şu zamanda, herhangi bir konuda gerçekten fikir sahibi olabilmek için bu konulara ışık tutabileceğimiz ilim, irfan, tarih, felsefe, kültür, edebiyat gibi temelli düşünce disiplinlerinden yararlanma imkanına yazık ki pek sahip değiliz artık. Bütün bu birikimle ya hiç ilişkimiz yok ya da varsa bir miktar irtibatımız, o teması da hiç sahici bir zeminde kurmuyor, oradan hayatımıza sirayet edecek bir şeyler bulup çıkaracak zihin mesailerini göze alamıyoruz.

Yapmamız gereken ve her birimiz için aslında elzem olan bu zihinsel mesaimizi medyaya havale etmiş durumdayız ama medya, tabiatı gereği her şeyi hem niteliğinden arındıracak bir sıklıkla tekrar ediyor, hem de ilgi çekici hale getirmek uğruna fütursuzca renklendiriyor. Dolayısıyla, yaşadıklarımız hafızamıza aslî anlam ve derinlikleriyle değil, makyajlı ya da seyreltilmiş halleriyle taşınıyor.

Bu hal, toplum olarak kısa vadeli duygusal hazlar yaşamamıza imkân veriyor belki ama meseleleri ağırlıklarına eş bir ciddiyetle ele almamızı da neredeyse imkânsız hale getiriyor. Üstünkörü görmekle çözülemeyecek kadar derin ve karmaşık sıkıntılarımız var oysa ve bu yüzden de abartılı medya kompozisyonlarından algı denkleştirmeyi bırakıp bir an önce her meseleyi mantık dairesinde düşünüp değerlendirmeye, bize mesafe aldıracak hal çareleri aramaya başlamalıyız.

Kaldı ki bu dezenformasyon tek tek insanlara da sirayet etmiş durumda.

Hemen herkesin kafasında toplumsal konumuna, yaşına, fikir ve ideolojisine uygun kesin ve değişmez yargılar var ve bu yargılar hayatın içinde yeni bir durum ortaya çıktığında ya da yeni bir söz söylendiğinde neredeyse bütün zihinler anında harekete geçiyor, olan biteni eğip bükerek kendi yargısına uygun bir hale getiriyor. Nihayetinde yeni ortaya çıkan o ‘şey’ hakkında birbiriyle hiçbir ortak noktası olmayan birçok kesin ve gürültülü tavır ortaya konuyor. Uyumsuzlukların gerçeği görülmez hale getirmek adına kurdukları uyumlu bir organizasyon sanki bu!

Görüleceği üzere kapitalizm denen hayatımızın her karesine bulaşan illet yalnızca üretimde bulunmuyor. Metayı üretmekle beraber medya araçları ve reklamlar vasıtası sayesinde aynı zamanda onu talep edecek bir ihtiyaç da üretiyor. Tabii ki böyle olunca da bizim arzularımız da bedenin otantik arzuları olmaktan çok dışarıdan yaratılan ama bedenin arzularıymış gibi algıladığımız bir nitelik kazanıyor. Bu durumda da siz otomatikman manipüle edilen bir varlık haline geliyorsunuz.

Bakın mesela bir kuru yaprağın, bir bardak demli çayın, köpüklü bir fincan kahvenin, bir saksı menekşenin, üst üste konmuş kitapların, telefonla hep aynı ezberle aynı açıdan çekilmiş gün batımı manzarasının, bir kahvaltı dizaynının milyon kere çoğaltılmış imajları dolaşmıyor mu sosyal medya hesaplarımızda?

Hemen hepsi aynı tarifle, aynı ellerce hazırlanmış, aynı klişe duyguları aktaran paket görsellerin üzerine düşülen sözler, şiirler, özdeyişler, aforizmalar, zihinsel bir ‘kes yapıştır’ kültürünün aynılaşmış, dolayısıyla kişisel anlayışın bütün zenginliklerinden arındırılarak ortalamaya, vasata teslim edilmiş ve yine bu halleri dolayısıyla ne paylaşana ne paylaşılana aslında hiçbir şey söylemeyen gündelik paylaşımlar değil mi bunlar?

Kişinin kendi tasavvur ve tahayyülünden doğmayan bütün bu malzeme, çoğaltılmış duyguların, taklit düşüncelerin üstüne hiçbir şey koymayan harcıâlem zevkler olarak aramızda dolanıp durmasından beslenen bu hesaplarımız; iyiniyetli yönelimlerimizi fabrikasyon heveslerle harcayıp tükettiğimiz bir yer, herkesin aynı ezberi tekrarladığı güya gösterişli ama aslında çok acıklı oyunların oynandığı bir sahne değil mi?

Ne mahzuru var; güzellikleri paylaşıyor olmak neden yadırganacak bir şey olsun diye karşı çıkanlar olacaktır; mahzuru şu ki, biz hiçbir derinlik ve zenginlik edinmeden aramızda sadece dolaştırdığımız bütün bu abur cubur malzemeden karnımızı doyuruyor, açlığımızı yitiriyoruz.

Neye açlığımızı? Güzelliğe, estetiğe, derinliğe, insan olmanın tarifini enginleştirecek her şeye karşı, tohumu fıtratımızda bulunan merakın, iç arayışların verdiği açlığı, açlığımızı. Bütün bu muhteris faaliyetler, bütün bu hazır kalıp duygular, düşünceler, bizi gerçekten inceltecek, tekâmül ettirecek anlamı alıp götürüyor hayatımızdan. Çünkü o anlamın yerine koyuyoruz bütün bu klişe duygu ve düşünceleri. Bizi duygulu ve düşünceli gösteren bütün bu faaliyetlere rağmen, hayata egemen olan şu koskoca anlam boşluğunu açıklamanın başka bir yolu var mı? İzahı sayfalar süren meseleleri tek kelimelik kavramların içine sıkıştırıyor ve sonra o meselelerin muhtevasına bir daha geri dönmeksizin sadece o kavramlar üzerinden konuşuyoruz.

Yeni yaşama kültürü sürekli insanı yaralanmaktan alıkoyan bir zihin konforuna, bir insaf uyuşmasına, bir kalp kamaşmasına yatırım yapıyor. Bugün hayatı ve insanı özünden zedeleyen şey aslında biraz da bu.

Çünkü insan, dolayısıyla da sosyal hayat, sınırsız değişkenle gerçekliğini her gün yeniden üretiyor ama biz adeta bir lego oyunu gibi birbirine monte etmeye çalıştığımız statik kavramlara kilitli kaldığımızdan bu canlılığı büyük ölçüde ıskalıyoruz.

Farkında olabilme temennisiyle…

Yorumlar (0)
Namaz Vakti 25 Mart 2023
İmsak 04:50
Güneş 06:13
Öğle 12:34
İkindi 16:03
Akşam 18:46
Yatsı 20:03
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 25 60
2. Fenerbahçe 24 54
3. Beşiktaş 25 49
4. A.Demirspor 25 45
5. Trabzonspor 25 44
6. Başakşehir 24 41
7. Kayserispor 25 38
8. Konyaspor 25 34
9. Karagümrük 24 31
10. Antalyaspor 25 28
11. Alanyaspor 25 28
12. Sivasspor 25 27
13. Kasımpaşa 25 26
14. Gaziantep FK 25 25
15. Ankaragücü 24 25
16. İstanbulspor 24 24
17. Giresunspor 24 23
18. Hatayspor 24 23
19. Ümraniye 25 22
Takımlar O P
1. Samsunspor 27 57
2. Eyüpspor 26 53
3. Sakaryaspor 27 49
4. Pendikspor 26 47
5. Keçiörengücü 27 47
6. Rizespor 25 46
7. Manisa FK 26 42
8. Bodrumspor 26 41
9. Boluspor 26 41
10. Bandırmaspor 26 40
11. Göztepe 26 38
12. Tuzlaspor 27 28
13. Altay 27 25
14. Adanaspor 27 25
15. Erzurumspor 25 24
16. Altınordu 26 20
17. Gençlerbirliği 26 18
18. Denizlispor 27 17
19. Yeni Malatyaspor 27 16
Takımlar O P
1. Arsenal 28 69
2. M.City 27 61
3. M. United 26 50
4. Tottenham 28 49
5. Newcastle 26 47
6. Liverpool 26 42
7. Brighton 25 42
8. Brentford 27 42
9. Fulham 27 39
10. Chelsea 27 38
11. Aston Villa 27 38
12. Crystal Palace 28 27
13. Wolves 28 27
14. Leeds United 27 26
15. Everton 28 26
16. Nottingham Forest 27 26
17. Leicester City 27 25
18. West Ham United 26 24
19. Bournemouth 27 24
20. Southampton 28 23
Takımlar O P
1. Barcelona 26 68
2. Real Madrid 26 56
3. Atletico Madrid 26 51
4. Real Sociedad 26 48
5. Real Betis 26 45
6. Villarreal 26 41
7. Athletic Bilbao 26 36
8. Rayo Vallecano 26 36
9. Osasuna 26 34
10. Celta Vigo 26 34
11. Mallorca 26 32
12. Girona 26 31
13. Getafe 26 29
14. Sevilla 26 28
15. Cadiz 26 28
16. Real Valladolid 26 28
17. Espanyol 26 27
18. Valencia 26 26
19. Almeria 26 26
20. Elche 26 13