Bir köşe yazımızla tekrar dostlarla beraber olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ramazan ayı ve bayram derken zaman hızla akıp gidiyor. Aslında başlığı yoğurt bırakacaktım ama değiştirme kararı aldım. Tempolu yaşamımızda seçim de cabası oldu. Seçim çalışmalarına aktif olarak katılan ve çok yoğun olarak çalışan adaylar, parti mensupları, siyaset erbabları halkı ve seçmeni etkilemek için yoğun bir çaba içerisindedirler. Birçoğu algı yaparak adaylıklarını garantileyip aday oldular. Şimdi de milletvekili olabilmek için kendi aralarında yarışıyorlar.
Hepsi koltuk davası. Halkı düşünen kimse yok! Algı peşindeler.
Biz görevimizi yapalım. Yazalım, söyleyelim.
Günah bizden kalksın. Bir akrabam seksen yaşlarında. Konuşma yapacağı zaman şöyle başlar: ''Adamın demesi gibi '' diyerek başlar. Ben de adamın demesi gibi diyerek başlıyorum. Bilirsiniz değneğin iki ucu da pislik. Nefret tohumları ekilmiş. Ancak bunun yerine sevgi ve umut tohumları ekmemiz lazım. Her ne kadar bir Allah dostunun dediği gibi bu Elazığ'dan olmaz, iyi bir siyasetçi gelmez ve her an deprem olabilir. Tabi ki Allah dostu yanılmaz. Ve yine aynı Allah dostu şu
hadis-i Şerifi de çok kullanırdı. Bizi aldatan bizden değildir. Sadece nefsini düşünen nefissizdir. Ben de böyle diyorum. Adamın demesi gibi adaylar belli olmadan önce sorsan ''Hangi partiye oy verelim? ''. ''A partisine oy verme hangi partiye verirsen ver.'' Adaylar açıklanıyor ve yine hangi partiye oy verelim diye soruyorsun, A partisine oy verelim diyor. Ben şimdiye kadar hiç vermedim ama bu sefer vereceğim diyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu... Demek ki A partisinde tanıdığım
var, diğer bir deyişle menfaatim var. Menfaati için oy verecek...
Adamın demesi gibi Bingöl'e özenir hale geldik. Üniversitesine, Ankara'daki bürokrasisine, milletvekillerine, bakanına vs. Neden bizi bu duruma düşürdüler? Birçok bakanlıklarda üst düzey bürokratlar var. Elazığlılar onlardan medet umar hale geldi.
Umutlarımızı kaybettiğimizi düşünerek geçen günlerde bir siyasi partinin genel merkez yöneticilerinden birisinin yerel kanallarda ortak bir yayında konuştuğunu gördüm. Tek kelime ile ağzım açıkta kaldı. Çok memnun ve mutlu oldum. Demek ki olabilir, neden olmasın? O kadar samimi ve içten konuşuyordu ki daha sonra bu beyefendinin Elazığlı olduğunu öğrendim ve daha da mutlu oldum.
Süt ve yoğurt fiyatları arttı, vatandaş süte elini uzatamıyor. Arada bir kelle paça içerdik ona da hasret kaldık. Sürsürü Mahallesinde çok üzülerek şahit olduğum bir olay ile devam edelim. Genç bir annenin 3-4 yaşlarında bir oğlu ve 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu ile gördüm. Erkek çocuğu ağlıyordu. Aşikar bir şekilde annesinden yiyecek bir şeyler istiyordu ve annesi hüzünlü bir şekilde yiyecek alacak parasının olmadığını ve alamayacağını belirtiyordu. Ne kadar da iç parçalayıcı. Halk size o kadar çok güvendi ama gelinen nokta bu.
Neden bu kadar koltuk sevdası diye düşünürken hâlâ umut var diyerek yazıma devam etmek istiyorum. Allahtan umut kesilmez. Allah var gam yok. Ancak her şey koltuk, makam değil. Tüyü bitmemiş yetimin, gençliğinin baharındaki gencin hakkı ve vebali var... Bir köşe yazımızın daha sonuna gelirken Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize
olsun.
Bir sonraki yazımıza kadar esen kalın.