Zaman mefhumu, insanda her daim farklı ruh hallerinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Evren her dem tekâmül içinde! İnsanın da anı anına uymaz çoğu zaman. “İnsandaki ruh değişimlerinde zaman kavramının payı nedir?” Sorusu çoğu dimağları meşgul etmiştir. Zaman ve ruh hali arasında bir korelasyon olduğu gün gibi aşikâr kanaatimce. Ancak burada üzerinde durulması gereken husus şu: Zaman ya da mevsim değişimleri neden herkeste aynı etkiyi bırakmıyor? Dış dünyadaki değişimlerden etkilenme derecemiz aslında iç dünyamızın yansıması ile olan tevafuka göre midir acaba?

İçinde bulunduğumuz sonbahar mevsimi görsel bir şölen sunuyor bizlere. Rengârenk tabiat, bir yandan içimizi ısıtırken öte yandan biraz da bizleri endişeye sevk ediyor. Zira sonbahar demek, ayrılık vaktinin yaklaştığı anlamına geliyor. Hüzün, keder, gam, kasvet kelimelerinin ete kemiğe bürünmüş halini doğada müşahede edebiliyoruz. Ağaçlar ve diğer bütün nebatat üzerlerindeki yükten arınmaya, kurtulmaya başlıyor. Artık bu kadarı kâfi dercesine çekip gitmenin, asude bir mekânda münzevi bir yaşam idame ettirmenin telaşı içinde bütün doğa. Ayrılık hırkasını giyen derviş misali ağaçlar dünyanın meşakkatinden kendini soyutlarken son derece manalı ve vakur bir şekilde bu ayrılığa hazırlanıyor; dem dem, şerha şerha her geçen gün ayrılığın acısını daha fazla hissettiriyor. Bu serencam ta ki ayrılık hırkasını giyinip serazat olacağı güne kavuşana dek devam edecek.

Yaşama ve doğaya hangi zaviyeden baktığımız bizim için mühimdir zira bu duruma göre fikirlerimiz teşekkül edecektir. Sonbaharın bir başlangıç olduğundan hareket edersek bu mevsimin güzelliklerine de vakıf oluruz.  Hazreti Mevlana, ölüm gecesini “şebiarus” olarak adlandırmıştır. Şebiarus, düğün gecesi demektir. Yani ölüm gecesini en mutlu zaman dilimi şeklinde telakki etmiştir. Ölüm onun için, gerçek sevgiliye -Allah’a- kavuşma olduğu için bir son değil bir başlangıçtır.

Hazan mevsimi her ne kadar bünyesinde ayrılık barındırsa da aslında muhteşem bir mevsimdir. Bir eleğimsağma misali bizlere renklerin bin bir tonunu sunar. Aynı zamanda zor günlerin yaklaştığının emarelerini aheste aheste gösterir. Bizler de bu emareleri nazarıdikkate almalı ona göre hazırlıklarımızı tamamlamalıyız çünkü sarp ve katı kış kapımızı çalmak üzeredir.

Hayatta her mevsimi sevmeli insan, her mevsimden ayrı bir lezzet almalıyız. Her bir mevsimin müstesna güzelliklerinin farkına varıp bu güzellikleri yaşamımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Yeknesak bir döngünün içinde olmaktansa daha dinamik olmalıyız. Hayat ve dünya ile ilgili planlarımızı akamete uğratmadan bir direşmenin içinde yer almalıyız. Mevsimin üzerimizdeki olumsuz etkisini bir kenara bırakıp ülkümüzü, idealimizi ve tasarılarımızı kuvveden fiile çıkarmanın yollarını aramalıyız. 

Hazan, bir alaimisemadır.

Hazan, yalnızlığın keyfidir.

Hazan, kendini dinlemedir.

Hazan, sararmış yapraklar arasında yürürken duyulan iç huzurdur.

Hazan, bir kavuşmanın adıdır.

Hazan, ayrılığın yüreğinde açtığı yaranın merhemidir.

Hazan, ayrılıkla kavuşma arasında ayrıklıktan ziyade kavuşmanın muştusudur.

Hazan, sessizliğin sesidir.

Hazan, en ümitsiz anında yeniden doğuşun timsalidir.

Hazan, âdemoğlunun ademiyetten kurtulup varlık âleminde inkişaf etmesidir.

Hazan mevsimini birçok şairimiz şiirlerinde işlemiştir. Sultanu’ş Şuara (Şairler Sultanı) ünvanlı Baki, gazelinde şöyle betimliyor sonbaharı:

Nȃm u nişȃne kalmadı fasl-ı bahȃrdan / Düşdi çemende berg-i dıraht i’tibȃrdan ( İlkbahar mevsiminin ne izi ne de adı kaldı, bahçede ağacın yaprakları değerlerini kaybettiler ve yerlere döküldüler)

Eşcȃr-ı bȃğ hırka-i tecrȋde girdiler / Bȃd-ı hazȃn çemende el aldı çenȃrdan  ( Bahçenin ağaçları ayrılık hırkasını giydiler, sonbahar rüzgârı; bahçede çınardan el aldı, ona bağlandı.)

Evet, artık ilkbahar mevsiminin esamesi okunmuyor. Hazan mevsimi, kendini iyiden iyiye hissettiriyor; tüm ihtişamı ile karşımızda duruyor. Bu mevsimin güzelliğinin farkına varalım onu yalnızlığa mahkûm etmeyelim. Çınar ağaçlarının gölgesinde, altın rengindeki yaprakların arasında yürüyelim; çınarın tıpkı el gibi olan yapraklarından aldığımız ilhamla, sevgiye ve umuda el açalım.