Kış aylarında hastalıklar hayatın tadını kaçıracak boyutta olabiliyor. Kış aylarında, soğuk havaya bağlı olarak oluşan hastalıkların insanlar tarafından önemsenmemesi, hastalığın daha ileri evrelere taşınmasına ve tekrarlanmasına sebep olabiliyor.
Risk grubundaysanız gribi hafife almayın!
Kış aylarında insanlarda en çok nezle, grip, faranjit, larenjit, sinüzit, orta kulak iltihabı, bronşit, zatürre gibi hastalıkların şikâyetleri artıyor. Soğuk kış günlerinde kapımızda hazır bekleyen üst ve alt solunum hastalıklarına karşı Elazığ Mediline Hastanesi İç Hastalıkları Uzm. Dr. Asena Serap Yalçınkaya, ne yapılması gerektiğine dikkat çekti. Ayrıca Uzm. Dr. Yalçınkaya, gribin diğer solunum yoluyla bulaşan enfeksiyon hastalıklarından farklı olarak ölüm riski de içerdiğini söyledi.
“Doktorunuza muhakkak görünün!”
Kronik hastalığı olan kişilerin kış aylarına mutlaka hekime başvurması gerektiğini kaydeden İç Hastalıkları Uzm. Dr. Asena Serap Yalçınkaya, Fırat Gazetesinden Aysun Çetin Kılınç’a verdiği röportajda; “KOAH, astım, bronşit gibi kronik hastalığı olan kişiler kış aylarına girerken mutlaka hekimlerine başvurarak, genel kontrollerini yaptırmalıdırlar. Doktor tavsiyesine göre kişiler grip ve zatürre aşıları yaptırılabilir. Kirli ve soğuk ortamlarda uzun süre kalınmamalıdır. Enfeksiyonu olan kişilerle yakın temastan kaçınılmalıdır” dedi.
“Ellerinizi sık sık yıkayın! Hastalıklardan korunun”
Doktor reçetesi olmadan bilinçsiz ilaç kullanılmaması gerektiğini de vurgulayan Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Kapalı ve kalabalık mekânlardan uzak durulmalıdır. Soğuktan korunmak için hava sıcaklığına uygun kıyafetler giyilmelidir. Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en iyi yolu ellerin sık yıkanması ve yakın solunum temasından kaçınmaktır. Tedavi olarak ise doktor reçetesi olmadan özellikle antibiyotikler başta olmak üzere bilinçsiz ilaç kullanılmamalıdır. İlaç tedavisi doktor tarafından düzenlenmelidir” ifadelerini kullandı.
Peki kış hastalıklarından en çok kim etkileniyor?
“Kış mevsiminde oluşan enfeksiyonlar en çok çocukları, yaşlıları, hamileleri ve kronik hastalıkları olanları etkilemekte” diyen Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Kış mevsiminde soğuk havaya uyum sağlamak için vücut daha fazla enerji harcar ve bu enerji ihtiyacı karşılanmadığında da vücut direnci düşer, enfeksiyonlara yatkın hale gelir. Çoğunlukla kış aylarında görülen enfeksiyon virüslerinin bulaşması, hastalığı taşıyan kişilerin öksürmesi ya da hapşırması ile havaya yayılan mikropları, sağlıklı insanların solumasıyla ya da mikropların olduğu eşyalara temas edilmesinin ardından, daha sonra elin gözlere ve yüze sürülmesi ile olmaktadır. Aynı zamanda virüsler, kapı kolları, bilgisayar klavyeleri, telefon gibi ortak kullanılabilecek eşyalar ile bulaşabilir. Belirtilerin başlamasından önceki 24 saat ve sonraki beş gün kişinin bulaştırıcılığı vardır” şeklinde görüş bildirdi.
Enfeksiyona bağlı hastalıkların belirtileri neler?
Enfeksiyona bağlı hastalık belirtilerini de sıralayan Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Enfeksiyona bağlı hastalıkların belirtileri arasında ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık, öksürük, baş ağrısı, kaslarda ve eklemlerde ağrı ve halsizlik sayılabilir. Genellikle 1-2 hafta içinde iyileşme görülür. Ancak yaşlılarda, diyabetlilerde, altta yatan böbreğe, kalbe ya da solunum sistemine ait kronik hastalığı olan kişilerde daha ağır seyredebilir. Bunun yanında zatürre gibi hastalıklara da zemin hazırlayabilir” şeklinde konuştu.
“Soğuk algınlığı ile grip sıklıkla karıştırılıyor”
Kışın artış gösteren hastalıklarına da dikkat çeken Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Soğuk algınlığı; burun tıkanıklığı ya da burun akıntısı, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ağrıları, öksürük, hapşırma, ateş, kulaklarına ve yüzüne baskı hissi, tat ve koku kaybı gibi belirtileri olur. Belirtiler yetişkinlerde ve çocuklarda aynıdır. Bazen, semptomlar çocuklarda daha uzun sürer. Soğuk algınlığı ile grip sıkça karıştırılan iki hastalıktır. Ayrımlarını yaparken dikkat edilecek bazı noktalar vardır. Soğuk algınlığı yavaş başlar, kademeli olarak ilerler. Başlıca burun ve boğazı etkiler. Genellikle kişi kendini iyi hisseder ve işe gitmek gibi günlük aktivitelerini gerçekleştirebilir. Eller düzenli olarak yıkanarak soğuk algınlığını önlemeye yardımcı olunabilir” ifadelerini kullandı.
“Grip, ölümle dâhi sonuçlanabilir!”
“Grip, korunmasız kişilerde ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır” diyerek sözlerine devam eden Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Işık düğmeleri ve kapı kolları gibi diğer insanlar tarafından kullanılan temas yüzeylerinden bulaşabilecek mikroplara engel olunmalıdır. Bardak, gözlük, havlu gibi ev eşyalarının temiz tutulması da önemlidir, özellikle de evdeki biri hasta ise bu önlem daha büyük önem taşır. Soğuk algınlığına yakalanıldığında, yeniden bulaştan kaçınmak için kumaş mendil yerine tek kullanımlık mendil kullanılmalıdır. Grip, korunmasız kişilerde ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır. Birkaç saat içinde hızlı başlar. Burun ve boğazdan daha fazla organ ve sistem etkilenir. Daha yorgun hissedilir ve günlük yaşama normal olarak devam edemeyecek kadar rahatsız olunabilir” dedi.
“En iyi koruyucu; grip aşısı”
“Gripten korunmanın en iyi yolu her yıl düzenli olarak grip aşısı yaptırmaktır” diyen Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Yaşlılar, gebeler ve şeker hastalığı, böbrek hastalığı ve Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) dâhil olmak üzere uzun vadeli sağlık sorunları olan bireyler özellikle risk altındadır. Gripten korunmanın en iyi yolu; her yıl grip aşısı yaptırmaktır. Grip aşısı, 18 yaş ve üzerine yapılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, mevsimsel grip aşılamasını gebe kadınlar, 6-59 ay arası çocuklar, 65 yaş üstü bireyler, özel kronik hastalığı olan kişiler, sağlık çalışanları, ayrıca 65 yaşın üzerinde olan veya ek hastalığı olan bireyler, zatürreye karşı koruma sağlayan pnömokok aşısı için önermekte” şeklinde görüş bildirdi.
“Kış aylarında astım hastalığı da daha sık görülüyor”
Kış aylarında genellikle artış gösteren hastalıklardan birinin de astım olduğunu belirten Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Astım; sıklığı ve şiddeti kişiden kişiye değişen, tekrarlayan nefes darlığı ve hışıltılı ataklarla karakterize süreğen bir hastalıktır. Astım gelişimi için en güçlü risk faktörleri solunumla etkilenilen astım tetikleyicileridir. İç mekân alerjenleri (örneğin yatak takımlarındaki ev tozu akarları, halılar ve doldurulmuş mobilyalar, kirlilik ve evcil hayvan tehlikesi), dış mekân alerjenleri (polenler ve küfler gibi), tütün dumanı, işyerindeki kimyasal tahriş edici maddeler astımı tetikler” dedi.
Astımlı hastalar, kış aylarında sağlıklarına nasıl dikkat edecek?
Astımı olan kişilerin kış aylarında dikkat etmesi gerektiğine değinen Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Diğer tetikleyiciler ise soğuk hava, öfke veya korku gibi aşırı duygusal uyarılma ve fiziksel egzersiz. Bazı insanlarda astım, aspirin ve diğer bazı ilaçlar tarafından da tetiklenebilir. Kış mevsiminde daha fazla maruz kalınan soğuk hava, hırıltı ve nefes darlığı gibi astım semptomlarının ana tetikleyicisidir. Astımı olan insanlar özellikle kış mevsiminde dikkatli olmalıdırlar. Çok soğuk ve rüzgârlı günlerde evde kalmak, dışarı çıkıldığında burun ve ağız üzerine gevşek bir fular/atkı vb. takmak, düzenli kullanılan ilaçları sürekli yanında bulundurmak gibi önlemler alınabilir” ifadelerini kullandı.
“Kış aylarında ağrı algısı da değişiyor”
Sözlerine devam eden Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Eklem enfeksiyonu (ar–trit) olan birçok kişi, eklemlerinin kışın daha ağrılı ve sert hale geldiğini söylese de hava koşullarındaki değişikliklerin eklem hasarına neden olduğuna dair kanıt bulunmamaktadır. Bu konuyu bazı kaynaklar birçok insanın kış aylarında daha depresif hissettiğini öne sürerek ve bu durumun da ağrı algısını artırdığını söyleyerek açıklamaya çalışmaktadır. Günlük egzersiz, kişinin zihinsel ve fiziksel durumunu iyileştirebildiği için; yüzme sporu, eklemlere binen yükü azalttığı için önerilmektedir” ifadelerine yer verdi.
“Ilık su ile vücudunuzun nem dengesini koruyabilirsiniz”
Duş alırken sıcak değil ılık su kullanılmasının önemine dikkat çeken Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Kuru cilt yaygın bir durumdur ve en sık kaşıntı ile kendini gösterir. Genellikle havadaki nem düşük olduğunda, kış aylarında daha kötü bir şekilde seyretmektedir. Bu nedenle cildi nemlendirme kış aylarında önemlidir. Cildi nemlendirmek için kullanılan losyonlar ve kremler, yanlış inanışın aksine, cilt tarafından emilmek yerine cildin doğal neminin buharlaşmasını önlemek için bir sızdırmazlık maddesi görevi görmektedir. Bu amaçla nemlendiriciyi uygulamak için en iyi zaman, banyo veya duştan sonra cilt hâlâ nemli iken veya yatmadan öncedir. Çok sıcak su cildin daha kuru ve kaşıntılı hissetmesini sağladığı için duş alırken sıcak değil, ılık su kullanmak da önemlidir” dedi.
“Dengeli beslenin ve öğün atlamayın”
Kış hastalıklarından korunmak için ne yapılması gerektiğine de değinen Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Kış aylarında, öğün atlamamaya özen gösterin. Günlük diyetinizin, besin değerleri açısından yeterli ve dengeli olmasına dikkat edin. Öğünlerinizde mutlaka sebze ve meyve bulundurun. Mevsimi olan meyve ve sebzeleri tercih etmeniz daha iyi olacaktır. Haftada iki kez düzenli olarak balık tüketmeniz vücut direncinizin artmasına yardımcı olabilir. Alkol, sigara ve fastfood gibi zararlı ürünlerden uzak durmaya çalışın. Her gün bol bol su tüketmeyi de ihmal etmeyin” dedi.
“Kan değerlerinizi ölçtürmekten kaçınmayın!”
Kış mevsiminden önce kan değerlerinin ölçülmesi gerektiğini aktaran Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Kış mevsiminden önce kan değerlerinizi ölçtürebilirsiniz. Yeterli ve dengeli beslendiğinize inandığınız dönemlerde bile kanınızdaki vitamin ve mineral değerleri düşük olabiliyor. Böyle durumlarda, diyetinize takviye besinler eklemeniz veya ilaç kullanmanız gerekebiliyor. Bu sebeple, doktorunuza danışmanız faydalı olabilir” ifadelerine yer verdi.
“İnsanlarla mesafeli selamlaşılmalı”
“Selamlaşırken öpüşmek yerine sadece tokalaşmayı tercih edin” diyerek sözlerini sürdüren Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Kış hastalıkları temas ve solunum yoluyla bulaştığından, insanlarla ve özellikle kapı kolu gibi sık dokunulan noktalara daha az temas etmeye çalışabilirsiniz. Biriyle selamlaşırken öpüşmek yerine sadece tokalaşmayı tercih edebilirsiniz. Ellerinizi sık sık yıkamanız da hastalıklara yakalanma ihtimalinizi azaltacaktır” dedi.
“Bulunduğunuz ortamı sık sık havalandırın!”
Kalabalık ortamlarda daha az vakit geçirmenin sağlığımıza yararı olacağını belirten Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Hastalıkların daha sık görüldüğü, ani hava değişimlerinin gözlemlendiği mevsim geçişlerinde kalabalık ve kapalı ortamlarda daha az vakit geçirmeye çalışın. Özellikle, toplu taşıma kullanmaktan kaçınabilirsiniz. Hasta insanlardan ve hatta hasta insanların bulunduğu ortamlardan uzak durmanız daha iyi olabilir. Bulunduğunuz odayı sık sık havalandırmaya özen gösterin. Böylece odanız temiz hava ile dolacaktır. Sıcak ortamların mikropların üremesi için çok daha elverişli olduğu biliniyor. Odanızı havalandırarak, oda sıcaklığınızı ideal seviyede tutabilir ve hastalık riskini ortadan kaldırabilirsiniz” dedi.
“Sekiz saat uyku düzenine dikkat!”
Uyku düzenine dikkat çeken Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Kaliteli bir uyku ve istirahat vücut direncinin artmasına yardımcı olur. Uyku düzeninize özen gösterin. Halsizlik hissettiğiniz dönemlerde, en azından sekiz saat uyumaya özen gösterin. Yeteri kadar dinlenebilmeniz ve toparlanabilmeniz için işten izin alabilirsiniz. Eğer çocuğunuz hastalık belirtilerini gösteriyorsa, okula göndermemeniz daha iyi olabilir. Halk arasında, kış aylarında kalın giyinmek gerektiğine dair bir inanış vardır. Ancak, gereğinden fazla kalın giyinmek, terlemenize ve sonrasında üşütmenize sebep olabilir. Bu yüzden; kat kat giyinmeyi ve ortam sıcaklığına göre üstünüzden bazı kıyafetleri çıkarmayı tercih edebilirsiniz” ifadelerine yer verdi.
“C vitamini tüketerek, hastalıklarla savaşın!”
Kış aylarında bolca C vitamininin tüketilmesi gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Yalçınkaya; “C vitamini, vücudun hastalıklarla savaşmasına yardımcı olur. Bunun için C vitamini zengini besinler tüketebilirsiniz. Ispanak, brokoli, marul gibi sebzeleri sofranızda bulundurmaya çalışın. Bu sebzeleri çiğ tüketmeniz çok daha iyi olacaktır. Mandalina, greyfurt, portakal, kivi ve nar gibi C vitamini değeri yüksek meyveleri de yiyebilirsiniz. Salatalarınızı, C vitamini ve folik asit deposu güçlü bir antioksidan olan turp ile zenginleştirebilirsiniz. Son olarak, kırmızıbiberin de bünyesinde bol miktarda C vitamini ve potasyum bulundurduğu biliniyor. Taze veya kuru kırmızı biber tüketmeyi tercih edebilirsiniz. Ayrıca besin takviyesi olarak anılan C Vitamini ya da multivitamin haplarını da deneyebilirsiniz” dedi.
“Doktor reçetesiz antibiyotik kullanılamaz!”
Sözlerini sürdüren Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Avrupa genelinde ülkemiz, bilinçsiz antibiyotik kullanımında ilk sıralarda yer almaktaydı. Bu sebeple artık yalnızca doktor reçetesi ile antibiyotik tedavisine başlayabiliyorsunuz. Doktorunuz antibiyotik kullanmanızı uygun gördüyse; tedavi sürecini yarıda bırakmamaya, ilacınızı dozajına göre belirlenen aralıklarda almaya özen göstermelisiniz. Ayrıca, evde yarım kalmış kutuları kullanmamanız gerekir. Tedavinin yarım bırakılması da, antibiyotiğin vücuttaki etkisini azaltacaktır” dedi.
“Bitkisel alternatif çözüm yolları da aranabilir”
“Antibiyotiklerdense, doğal ve bitkisel alternatif çözümleri de tercih edebilirsiniz” diyen Uzm. Dr. Yalçınkaya; “Örneğin; adaçayının antiseptik ve ateş düşürücü özellikleri olduğu, kefirin ise vücudu gribal enfeksiyonlara karşı koruduğu biliniyor. Nane, sarımsak, soğan ve zencefil de antiseptik özelliklere sahipler. Zencefili sıkma meyve sularınıza katabilir veya toz zencefili limon ve bal ile karıştırarak tüketebilirsiniz” dedi.