Dili CAN’ca

Yaratılışından itibaren insanın duyduğu gıda, barınma, sağlık, güvenlik, mutluluk, üzüntü, korku… gibi maddi ve manevi ihtiyaçlar; hiç değişmedi.

Değişen daha iyi şartlara sahip olan, imkânların daha el verdiği bir hayat seviyesine gelebilmek. Yani genel anlamda refah düzeyinin daha iyi hale gelmesi dünyanın kurulduğu ilk günden itibaren değişme ve gelişme çerçevesinde gözle görülebilen bir farklılık ve farkındalıktır. Burada değişen gıda, barınma, sağlık, güvenlik, mutluluk, üzüntü, korku… gibi maddi ve manevi ihtiyaçların şeklinin, düzeyinin, talebin, yaşam tarzının değişmesidir.

Tarihsel süreç içerisinde kısa bir değerlendirme yapmak gerekirse; yaşamamak için zorunlu olarak ihtiyaç duyulan gıdanın bugün aynı yerleşim yerinde bile farklı lezzetlerin yarışması, hatta kıtalar ötesindeki bir gıda maddesinin markalaşarak servis edilmesi; yırtıcı hayvanlardan ve şartlardan korunmak adına mesken tutulan mağara türü yerlerden bugün ihtiyaçtan öte değişik zevklerin de sunuldu evlerin tercihler sıralamasında yer alması fark edilebilir bir değişikliktir.

Yine manevi olarak dar kalıpta ele alınan bazı manevi kavramların değişik isimlerle ele alınarak hem tedavi edilmesi, hem de yeni manevi sorunların varlığı da göz ardı edilmemesi gereken bir durumdur.

İnsan için daha iyisi, her şeyin en iyisi İnsan için daha müreffeh bir hayat.

Bireyden tutun topluma, hatta devletlere kadar sosyal refahın, sosyal adaletin, sosyal hukukun, yatırımın, kalkınmanın ön planda olduğu sorunsuz, huzurlu, mutlu, hiç değilse ekonomi(k) bir hayat...

Özelden genele, genelden özele; bireyden devlete, devletlerden bireye kadar belki de geçerlidir bu hususlar...

Bu kapsamda da Türkiye’nin yatırım ve kalkınma ile dünyada kendinden söz ettirdiği de bir gerçek. Dün gıpta ile bakılanları bugün Türkiye yapıyor.

Tarihte Sultan Abdülhamit ile başlayıp yarıda bırakılan birçok proje yeniden hayat buluyor, imar, ulaşım, teknoloji gibi birçok alanda değişik eleştirilere rağmen Türkiye önemli adımlar atarak ekonomisini büyütüyor. Hatta birçok devlet Türkiye’nin bu ilerlemesinden oldukça tedirgin. Bunun için de iç kargaşalık çıkarmak, kaos oluşturmak gibi yollara tereddüt etmeden gidilerek Türkiye’nin önü tıkanmaya çalışılıyor.

Maddi noktada gözle görülen bir yatırım, kalkınma, hamle var. Ama...

Allah kâinatta insanı muhatap almışsa her insan bir değerdir. BİZ BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ...

Bir kişiyi yıllarca tanıyabilirsin ama samimiyet, sadakat, vefa, muhabbet başka bir şey...

Teneffüse çıkmadan, ara vermeden dersimiz samimiyet ve sadakat.

Doğru(luk); şart, zaman ve mekânla sınırlı olmayan onurlu bir hayattır.

Doğru(luk) haksız da olsa güçlünün yanında yer almak mıdır?

Doğru(luk) haklının değil, güçlünün yanında mı yer almaktır?

Doğru(luk)ihtiyaçları gidermek, hedeflere ulaşmak adına her şeyi mubah saymak mıdır?
Doğru(luk) zulme rıza göstermek midir?

Kavaklar hep diktirler, herkesin önünde eğilmezler. Eğilmesi gerekilen yerde gerekiyorsa kendileri feda bile derler. 

Sözünden dönmenin, ne anlama geldiğini en iyi aldatılanlar bilirler.

Doğru(luk) şartlara göre hareket ederek günü kurtarıcı menfaatler arasında boğulmak mıdır?

Nerede unuttuk, biz dünümüzü neden bilmiyoruz. Üstelik dünümüzle bu kadar neden kavgalıyız acaba?

Bazen susan ağızlara mukabil bakışlar çok anlamlı ve bir ok gibi hedefleri vurur sanki.
Susan ağzın konuşan dilidir, suskunluklar.

Ve yalan hep farklı elbiselerle karşımıza çıkıyor, adı da değişmiş sözünden dönmenin. Bahaneler sözünden dönmenin, yalanın en yakın arkadaşı olmuş sanki!

Teraziler dengesiz, saatler bozuk, gerçeği görmemek için ne zamana kadar kaçacağız aynalardan. Ve yanı başımızda çocuklarımıza istemeyerek verdiğimiz açıklarla yavrularımızı ne kadar kötü bir şekilde eğitiyoruz. Aslında gelecek neslinin kötü modelleri olmuyor muyuz? 

Aranızda çok temiz insanlar var, Onları da kullandınız...

Yaşanılan o kadar sıkıntılara dur diyebilmek için haydi şefkatin, hürmetin, muhabbetin, fedakârlığın, samimiyetin, sadakatin kucağına; Anneye...

Evet bütün bu acı gerçekler var ortada. Bir de hiç hatırlamaktansa hatırlanmak, değer verilmek, zararın neresinden olsa da dönmek, ana diye.

Her şeyden önce insanlık, hürriyet can çekişiyorken, kadınlara her türlü zulüm yapılıyorken, olumsuzluklar tavan yapmışken, yokluk zirvede iken

Hasbi hesaba girmeden, çıkar, beklenti demeden; hesabi ise karşılık bekleyerek, rant ve çıkarlar peşinde koşan…ise iş gelip vicdana, duruşa dayanıyor.

O halde mesele yine gelip geride bırakılacak hoş bir sada, ölümsüz eser bırakmaktır demek işin en doğrusu…