Prof. Dr. Görür: Bugün Elazığ’ın 3’te 2’si haşat!

Haber: Kübra TÜRKAN

Türkiye’nin fay hatlarını ayrıntılar ile değerlendiren Yer Bilimci hemşehrimiz Prof. Dr. Naci Görür; “Bugün hükümetimiz Devletimiz güzel bir şey yaparak sosyal konutlar yapıyor.  500 bin sosyal konut yapıyorum demekte.  İstanbul’da 250 bin yapacağım demekte ama İstanbul’da en az 50 bin bina topun ağzında. Bunu ne kadar azaltırsanız azaltın 300 ya da 400 bin insanın can güvenliği yok” dedi.

“ÖNCELİK YAKLAŞIK 400 BİN İNSANIN CAN GÜVENLİĞİ OLMALI”

Açıklamalarına devam eden Prof. Dr. Görür; “Şimdi o zaman hükümet, devlet ve millet olarak uyarıyorum. Ben buna tahammül edemiyorum.  Ben 250 bin konut yapıp satayım mı?  Yoksa ölümü bekleyen 300 ya da 400 insanın can güvenliğini mi koruyalım? Devlet nereye yatırım yapmalı? Bu durum tartışılmamalı bile. 50 bin bina dönüştürülmeli. Çünkü 300 ya da 400 bin insanın can güvenliğinin olmadığı yerde başka hiçbir yatırım yapılmamalı. Bunu vicdanımın alması mümkün değil” dedi.

“TÜRKİYE’NİN GENELİNİ DEPREME HAZIRLAMAK LAZIM!”

Siyasi nedenlerle bu işlerin yapılmasının yanlış olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Görür; “İstanbul olası bir depremde bizim düşündüğümüzden çok daha fazla bir darbe yiyebilir. Bunu halkı korkutmak için söylemiyoruz. Halk korkunca mı çözüm gelir korkmayınca mı çözüm gelir? İstanbul’u da Türkiye’nin genelini de depreme hazırlamak lazım.  Bir şey daha iddia ediyorum 22 sene geçti büyük Marmara depreminin üzerinden ve deprem bilincimizde arttı. Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri isteselerdi bütün yatırımlarını ağırlıklı olarak ülkeyi depreme hazırlama noktasında kullansalardı bugün bizim deprem sorunumuz hemen hemen yok gibiydi ve bir korkumuz da kalmazdı. İstenen bu ve halkın da bunu talep etmesi lazım” ifadelerini kullandı.

“AFET BAKANLIĞI KURULMALI”

Sosyal konutların nasıl yapılması gerektiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Görür; “Hükümet bizim yeterince kaynağımız var hem bu 50 bin yapıyı dönüştürür hem de yeni sosyal konutlar yaparız derse bu daha güzel olur. Türkiye’de aşağı yukarı 20’nin üzerinde fay hattı var ve bunların üzerinde 20’nin üzerinde de yerleşim alanlarımız da var. Kentlerimiz var. Deprem fay hattına yakınlığı bırakın doğrudan doğruya bu hatlar üzerinde yer alan kentlerimiz var. Bu konularda bizim fay kuşaklarındaki alanları depreme güvenli hale getirmeliyiz. Bunun için yapacağımız şeyler de basit. Önce bu ülkede afetlerle ilgili bakanlıklar kurulmalı. AFAD gibi genel müdürlüklerle halledilecek durumlar değil. Bir bakanlık kurulur ve bu bakanlığa gerekli bütçeler verilir. Bu hayat memat meselesidir ve bu bakanlığa da liyakatlı kişiler alınır” dedi.

“HÜKÜMET FAYDALI İŞLER YAPARAK, İRAP VE TARAP’I ORTAYA KOYDU”

Açıklamasını sürdüren Prof. Dr. Görür; “ Bakanlığın yerel yönetimlerle kol kola olması gerekiyor. Uluslar arası finans kaynaklarını da devreye sokarak, 5 yıllık planlar ile bakanlık çalışır. Bu o kadar zor değil. Hükümet çok faydalı işler yaptı İRAP ve TARAP planlarını devreye koydu. Bunlar akıllı ve gerçeğe uygun.  Filan belediye başkanı depreme güvensiz yapıları belirterek, bunun denetimi de yapılacak. Ama bu noktada bir finans yok. Çünkü belediyeler de finans sıkıntısı yaşıyor. Yerel yönetimler, merkezi yönetimlerle kol kola olmalı. Bütün illerde İRAP’lar raflarda kalıyor. Çünkü para ve irade yok. İçinde halk ve finans yok” dedi.

“PALU’YA VE ELAZIĞ’A DEPREM GELİYOR DEDİM 2003’TE BENİ SADECE ALKIŞLADILAR”

Dezonformasyon yasasına yönelik bir takım fikirlerini de aktaran Prof. Dr. Görür; “Elazığ depremi şahsımla ilgili değil. Bunu utanarak söylüyorum. 2003 yılında Elazığ’a gittim ve Elazığ’a deprem geliyor önlem alın dedim. O zamandan cilt cilt kitaplar var.  Elazığ’daki İnşaat Mühendisleri Odası, Elazığ Valisini, Malatya Valisini, Kahramanmaraş Valisini yani bütün valilikler ve belediyeleri uyararak, bunları toplayarak hatta bir proje hazırlayarak, Elazığ’a deprem geliyor, dikkatli olun! Dedik. Palu’ya da deprem geliyor dikkatli olun uyarısında bulunduk. Beni dinlediler, alkışladılar.  2011’de Palu’da 2022’de de Elazığ’da deprem oldu” dedi.

“DEPREMİ ÖNGÖRÜYORUZ DİYE HALKI KORKUTTUN DİYEREK BENİ İÇERİ ATABİLİRLER”

Depremden sonra Elazığ’daki durumu da kaydeden Prof. Dr. Görür;  “Bugün Elazığ’ın 3’te 2’si haşat. O zaman bilim adamı olarak 2003’te bağırıyorum. Bu belgeli. Sonrasında basın beni depremi bilen adam diye lanse etti. Bu depremi bilmekle alakalı değil bir bilim adamı öngörüsü ile bunları söylüyorum. Şimdi bunu söylüyorum diye halk korkuyor. Beni Malatya ve Elazığ halkını korkutuyorsun diye içeri atabilirler. 2003’te söyledik 2020’de oldu” dedi.

“BİR ÜLKEDE BİLİM İNSANLARININ DÜŞÜNCELERİNE SET VURULURSA; O ÜLKE ORTAÇAĞ KARANLIĞINA SÜRÜKLENİR”

İstanbul depreminde ilk bağıranların kendisi dahil diğer yer bilimciler olduğunu da aktaran Prof. Dr.  Görür; “İstanbul ve Düzce’ye hep dikkat dedik. Gölcük gibi çok sorunlu olmadı daha hızlı Düzce’ye daha hızlı müdahale edildi” ifadelerini kullandı. Sözlerine devam eden Prof. Dr. Görür; “Bizim konuşmamız için yerel yönetimlerin bu işe harıl harıl eğilmesi gerekiyor. O zaman bizler metiyeler dizeriz. Bir ülkede bilim insanının bilimsel gerçeklerinin söylemesine set çekilirse o ülke ortaçağ karanlığına itilir” dedi.

“HÜKÜMETİN ORTAYA KOYDUĞU STRATEJİLER RAFLARDA KALMASIN”

Hükümetin afetler sırasında nasıl bir tutum izlediğinin de notunu düşen Prof. Dr. Görür; “Bu hükümet sırasında geçmiş hükümetlere nazaran afetlere yaklaşım stratejisi daha çağdaş hale getirildi.  Eskiden afet sırasında müdahale gözüyle bakılıyordu.  2006 öncesinde deprem olsun ölen ölsün kalana gider gerekeni yaparız şeklindeydi. Artık deprem stratejisi değişti. Deprem olmadan önce, hangi hasarları vereceği ortaya koyacağız, deprem gelmeden riskleri azaltacağız. Bu doğru bir yaklaşım. Hükümet ortaya koyduğu stratejileri raflarda kalmasın. Bunun için her il kentinin doğasını tanımalı” diyerek ciddi önlemler alınması gerektiğinin altını çizdi.  Yerel yönetimlerin çalışmaları ile afet risklerini azaltmalı şeklinde bir yorumda da bulundu.

“DEVLETİN İNSANLARIN CAN GÜVENLİĞİNDEN DAHA ÖNCELİKLE BİR ŞEYİ OLAMAZ”

“Yerel yönetimler gerekirse bazı yerde yapı yapmayacak” diyen Prof. Dr. Görür; “Devasa yanlışlıklarımızdan korkan devlet ve millet haline geldik. Sorunları cehaletimizle o kadar büyüttük ki şimdi sorunların çözümünden korkuyoruz. Mikro bölgelendirme yapılıp, gerçek anlamda risk  belirlenmeli ve bunun için Afet Bakanlığı kurulmalı illerin 5 yıllık planları olmalı.  Bu planlar için 5 yıllık bütçeler verilmeli. Devletin insanların can güvenliğinden daha öncelikli bir şeyi olamaz” dedi.

“AZİZ MİLLETİMİZ, CAN GÜVENLİĞİ İÇİN SİYASİLERDEN TALEPTE BULUNMALI”

Devlete ve millete yeterince bir şeyler söylediğini aktaran ve millete de seslenen Prof. Dr. Görür; “Aziz  milletimiz her türlü toplantıya gidip; ıslık çalıyor, alkış tutuyor taraftarlık yapıyor. Peki neden kendi can güvenliğiniz için talebiniz olmuyor bu siyasilerden? Önümüzde bir seçim var ve bu seçime siyasilerin ne kadar önem verdiği de ortada. Peki neden halk kendi can güvenliğinin tehlikede olduğunu anlatmaz? Bu işi halk ciddiye alsın. Halkın zorlamadığı hiçbir işi siyasetçiler çözmez. Gıda gündeme geliyor en az gıda kadar çoluk çocuğun can güvenliği neden gündeme gelmiyor” dedi.

KÜÇÜKKAYA: ELAZIĞ’A GİTTİM HÂLÂ DEPREM YARALARI SARILMAMIŞTI

Bunun üzerine Küçükkaya depremin açtığı yaralarda hızlı sarılmıyor yorumunda bulunarak, “Elazığ’a gittim gördüm hâlâ yaralar sarılmamıştı” dedi.  Programın sonunda Prof. Görür, depremin ülkenin bir gerçeği olduğunu kaydetti. Küçükkaya, bilim insanlarının bilimsel konuştuğu için Bakan olması gerektiğini ifade etti.