Komşu, dünyaya açılıyor peki biz?

 Haber- Yorum:  Kübra TÜRKAN 

Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde de Türk Mutfağı Haftasının startı Malatya’dan verildi. Bu programda Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürhan da “Malatya gıdanın temeli olan buğday ve baklagillerle ilgili önemli bir coğrafi merkezdir. Mutfağımızın tanıtılması noktasında gastronomi ile ilgili olarak UNESCO’ya vegan mutfağı olarak gerekli müracaatlarımızı yaptık” diyerek dünyanın çeşitli yerlerinde Türk Mutfağının zenginlikleri gösterilirken kendilerinin de Malatya’nın zenginliklerini tanıtacaklarını aktardı.

DARISI ELAZIĞ’IN BAŞINA

Bu gibi organizasyonlar komşumuzun değerlerinin dünyaya tanıtılması açısından son derece önemli. Bu organizasyonlara ev sahipliği yapan Malatya’yı tebrik ediyor ve Elazığ olarak bizler de darısı Elazığ’ın da başına demekle yetiniyoruz. Bu program bir işbirliği neticesinde yapılıyor programa Malatya Valiliği ve Malatya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde bulunuyor. Bu program sayesinde Malatya bir nevi dünyanın kapılarını aralıyor. 

ELAZIĞ İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ KEŞKE BU KONU ÜZERİNE KOLLARI SIVASAYDI

Tüm bu gelişmelerin ışığında haliyle de soruyoruz. Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle hayata geçirilen Türk Mutfağı Haftası gibi güzel bir etkinliğe Elazığ neden ev sahipliği yapmıyor? Elazığ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü müzesi uzun süredir atıl olan bir şehirde Müze Haftası sempozyumları düzenlemek yerine keşke zengin mutfağımızın tanıtımına katkı sunmayı düşünseydi ve bu konuda kentin dinamiklerini harekete geçirseydi demeden de edemiyoruz.

SADECE LEZZETLERİMİZİN KİTAPLAŞTIRILMASIYLA DÜNYAYA AÇILAMIYORUZ!

Sadece Elazığ’a özgü lezzetlerin dönem dönem kitaplaştırılması ile ne yazık ki mutfağımız tanıtılmış olunmuyor. Daha somut bir şekilde hem lezzetlerimizin hem de Elazığ’ın eşsiz güzelliklerinin tanıtımı için sunulan fırsatları değerlendirmemiz şart! Ayrıca Elazığ olarak 24 Ocak 2020’de yaşanan depremin izlerini silmek adına tüm dünyaya Elazığ’ın her şeye rağmen eşsiz değerleri olduğunu göstermemiz gerekiyor.

FIRSATLAR YANI BAŞIMIZDA AMA ELAZIĞ BU FIRSATLARI DEĞERLENDİREMİYOR!

Yani fırsatlar yanı başımızdaki komşumuza kadar uğramışken biz neden bu fırsatlara dâhil olmak için gerekli girişimlerde bulunmayız? Depremin ve depremin açtığı derin yaraların kapanması için hem şehir olarak morale hem de üretime ihtiyacımız var. İnsanlarımızın da şehrimizin de refah seviyesinin yükselmesi ve yarınlara daha umutla bakabilmemiz için yapmamız gereken şey değerlerimizin kıymetini bilmek ve onların kente ve insanına katma değer olarak dönmesi değil mi?

BÜROKRATLARI VE SİYASİLERİ HAREKETE GEÇİRMESİ GEREKEN STK’LER NEDEN SUS PUS?

Sorunlarımız dinlendirmedikçe ve haklı taleplerimizi konuşmaktan kaçındığımız müddetçe ne yazık ki yaralarımızın kapanması zaman alır. Bunun için de Elazığ’ın ve Elazığ’da yaşayan her bir bireyin menfaatini düşünen işlerde Elazığ olarak kenetlenmek durumundayız. Yani bu eksiklikler sadece bir kurum ya da o kurumdakilerin suçu değil. Bir şeyler aksak ilerliyorsa bu konuda kamuoyu oluşturulmuyorsa ve rol üstlenmesi gerektiği halde rolünün gerekliğini üstlenmeyen herkes bir o kadar suçlu. Tam da bundan dolayı bu konuda şehrin bürokrasini de siyasilerini de harekete geçirmesi gereken Sivil Toplum Kuruluşlarının sessizliği de akıl erdirmek mümkün olmuyor!