Haber: Kübra TÜRKAN

Akasya Çiçeği eserine ilişkin yorumların ardı arkası kesilmiyor. Fırat Üniversitesi İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesinde görevli Doç.Dr. Süleyman Kaan Yalçın da bu esere ilişkin bir eleştiri yazısı hazırladı. İşte Akasya Çiçeği eserinin Dorç.Dr. Yalçın da uyandırdıkları…

“İLK ESER DEĞİL DE USTALIK ESERİ GİBİ”

Doç.Dr. Yalçın; “İhsan Tarakçı Beyefendi çok sevdiğimiz bir aile dostumuzdur. Bir araya her geldiğimizde edebiyat ve felsefeye dair çok şey paylaşıyoruz. Bir roman yazıyorum dediğinde de açıkçası heyecanlanmıştım. Hayata karşı bu kadar dolu ve kültürel seviyesi çok yüksekte olan bir insanın yazacağı şeylerin de dolu dolu olacağına emindim. Fakat samimi bir itirafta bulunmak gerekirse Sayın Tarakçı’nın ilk roman denemesi olması sebebiyle roman tekniğini bu denli ve ustalıkla işletebileceğini beklemiyordum. Romanı okudukça bu ön yargılı beklentimin ne kadar da yersiz olduğunu öğrenmiş oldum. Sanki ilk değil de ustalık eseriymiş gibi okunması gerektiğini anladığım bu eserle ilgili biraz da olsa siz kıymetli okuyucularla bazı şeyler paylaşmak istiyorum” dedi.

“ROMAN; YAPIT KAVRAMINI HAK EDİYOR”

Romanın yapıt kavramını sonuna kadar hak ettiğini kaydeden Doç.Dr. Yalçın; “Akasya Çiçeği… Muhtevasıyla, hayatı yakalamasıyla, samimi anlatımı ve sade diliyle, üslubu ve roman tekniği ile kısacası her yönüyle mükemmel bir yapıt olmuş. Yapıt, TDK sözlüğünde “1. sanatçının ortaya koyduğu sanat, yazın ürünü. 2. bir kimsenin bir emek sonucu ortaya koyduğu şey.” anlamına gelir. Fakat yapıtın bunun dışında yazın dünyasında daha başka ve çarpıcı anlamları da vardır. Bunlar; kalıcı olan, var olanlardan farklı olarak bir şeyler ortaya koyan, değerli ve kaliteli gibi anlamlardır. Gönül rahatlığıyla diyebilirim ki, Akasya Çiçeği birçok yönüyle yapıt kavram alanında yer alan tüm tanımlamalara hakkıyla layık bir eser olmuş” ifadelerini kullandı.

“USTALIKLA OLAY ÖRGÜSÜ YANSITILMIŞ”

“Akasya Çiçeği;  hem sadeliği ve yerelliği hem de üst düzey felsefi ve edebi anlayışı bir arada bulabileceğimiz farklı tarzda bir yapıt” diyen Doç. Dr. Yalçın; “Başlangıçta bir karakterin memlekete gelişini içeren arayış dolu biraz da buhranlı yılları çok güzel işlenmiş. Ancak bu başlangıç kısmı okunurken okuyucuyu sığ bir hissiyat yakalıyor ve ne yani şimdi sadece bu karakter etrafında şekillenmiş ve hemen her romanda yer alabilecek tarzda olayları mı okuyacağız diye bir düşünce bürümüyor değil insanın içini. Fakat öyle güzel bir ustalıkla olay örgüsü de şahıslar da aynı düzlem içerisinde kalmak kaydıyla bambaşka yaşantılara bürünüyor ki işte o an yanıldığınızı ve elinizdeki romanın birçok benzerinden nasıl da ayrıldığını fark ediyorsunuz. Romanda aynı kronolojik sıralamaya dahil olan çokça olay örgüsü ustalıkla ve mükemmel bir anlatımla işleniyor ve dahası roman tekniği açısından olaylar mahir bir biçimde kesiştirilerek hepsini kapsayan bir son belirleniyor” dedi.

“KONUŞAN YAZAR DEĞİL, KARAKTERLER OLMUŞ!”

Açıklamasına devam eden Doç.Drç Yalçın; “Akasya Çiçeği; Roman tekniği açısından, acemice yazılmış türdeşlerinden ayrılması gereken bir eserdir. Akasya Çiçeği’ni başarılı kılan en önemli şeylerden biri teknik olarak tanrısal bakış açısının yani üst anlatıcı yönteminin profesyonelce kullanılmış olmasıdır. Özellikle matbaa ortamındaki veya halk arasına indirgenerek yerelleştirilen mahalledeki tartışmalar vasıtasıyla verilen çokça mesaj araya girilerek değil, son derece ustalıkla, karakterler aracılığıyla ve onların sahip oldukları dünya görüşlerinin yansıtıldığı olaylar vasıtasıyla sunulmuştur. Yani konuşan yazar değil romandaki karakterler olmuştur. Bu da yazarın roman tekniği açısından bir diğer başarısı olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.

“AKASYA ÇİÇEĞİ DİKKATE DEĞER BİR ESER”

Akasya Çiçeği’nin dikkate değer bir eser olduğuna değinen Doç.Dr. Yalçın; “Akasya Çiçeği; Felsefe, din, edebiyat, kültürel farklılıklar, kültürel miras ve toplumsal aydınlanma gibi çok farklı bileşenleri bir arada işleyen üst düzey fakat sade anlatımlı bir eser olması bakımından da dikkate değer bir eserdir. Eserde ön plana çıkan en önemli şeylerden biri kanaatimce Batı ve Doğu felsefeleri arasındaki keskin anlayış farklılaşmalarına ve özellikle de din ve felsefe çatışmalarına adeta edebiyatın bir arabuluculuk vasfıyla yedirilmiş olmasıdır. Yazarı bu anlamda tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum. Öyle ki mükemmel felsefik tartışmaların yapıldığı matbaa ortamındaki anlara edebi söylemleri, mitleri, anlatıları yerleştirerek müthiş bir akış yakalandığını ifade etmeden geçemeyeceğim. Yeri geldiğinde Batı dünyasındaki Aristo, Eflatun, Hegel gibi filozofların görüşleri tartışmaya dahil edilirken bir anda Mevlana, Yunus Emre fikirleriyle tartışmada yer buluyor. Bir bakıyorsunuz olaylara bir de Dede Korkut Hikayelerindeki Basat karakteri dahil edilmiş” şeklinde görüş bildirdi.

“DÜNYANIN NABZINI TUTAN BİR ESER”

Eserin konu örgüsüne ilişkin de bir takım bilgiler sunan Doç. Dr. Yalçın; “Akasya Çiçeği; 1970’li yılların Elazığ Nailbey mahallesinde yaşanan olaylardan hareketle o dönem Türkiyesinin ve hatta dünyanın nabzını tutan bir eser. Sıcacık komşuluk ilişkilerinden ve esnaflar arasındaki adeta Ahilik geleneğini yansıtan o kültürel ağdan mezhep çatışmalarına; Elazığ’ın kültürel birikiminden, musikişinas tavrından, Sanat Güneşi Zeki Müren’in Elazığ’daki ilk radyo yayınlarıyla evlere konuk olmasından inanç düzlemindeki sığ toplumsal veya bireysel anlayışsızlıklara; küçük bir ayı yavrusunun sahiplenilerek oluşturduğu merhamet duygusundan, hayvan sevgisinden, adeta kutsanan doğa sevgisi ve ekolojik bilinçten yok oluş odaklı siyasi gerilimlere; aşk ve fedakarlık dolu arkadaşlık hikayelerinden ölümle sonuçlanan töre cinayetlerine… ve daha insanı insan yapan veya insanlıktan çıkaran nice durumlara değinilmiş” dedi.

“GERÇEKLE, KURGU SANATSAL VE EDEBİ AÇIDAN SON DERECE GÜZEL BİR ŞEKİLDE BULUŞTURULMUŞ”

Gerçek karakterlerden de eserde esenlendiğine değinen Doç.Dr. Yalçın; “Akasya Çiçeği… Eserdeki tüm olayların kaynağındaki kişiler yani romandaki kahramanlar, o dönemde Elazığ’da yaşamış ve şu anda bile bir kısmı hayatta olan gerçek karakterlerden esinlenilerek oluşturulmuştur. Ayrıca kahramanların başından geçen olaylar ve romanın geçtiği mekanlar da gerçektir. Örneğin Elazığ PTT Bakım Merkezi Müdürü Emin Bey (Kitabın yazarı Sayın İhsan Tarakçı’nın babası), Turan gazetesinin ve matbaasının o dönemki sahibi Kemal Turan, Elazığlı iş adamı Gönül Talu vb. gibi daha birçok şahsiyet… Gerçek kişi, olay ve mekanlardan esinlenerek yazılan eserler, ilk olarak yazarlarına yaşanmışlık açısından kolaylık sağlayan bir durum olarak görülebilir; fakat bu durum ustalıkla yönetilmezse son derece olumsuz sonuçlar ve aşılması güç durumlar doğuracak olaylara sebebiyet verebilir. Sayın Tarakçı ikinci bir hayat hikayesi sunduğu bu kahramanları ustalıkla romana yerleştirebilmiş ve gerçekle kurguyu sanatsal ve edebi açıdan son derece güzel bir şekilde buluşturmuştur” ifadelerini kullandı.

“ESERİN ÇIĞIR AÇAN BİR İLK OLMASINI TEMENNİ EDİYORUM”

Eserin çığır açan bir ilk olmasını temenni eden Doç.Dr. Yalçın; “Akasya Çiçeği… Roman tekniği, muhtevası, gerçek yaşanmışlıkları, gerçek hayattan seçilen kahramanları, içerdiği başarılı felsefik, dini ve edebi tartışmaları ve yine üslubundaki samimi ve doğal akışına ek olarak mükemmel bir Türkçe ile kaleme alınmış olması bakımından hem okurunun gözünde hem de yazın dünyasında değeri yüksek derecede bilinmesi gereken bir eserdir. Eserde güzel Türkçemiz tüm zenginliği ile yer almaktadır. Deyimlere, ikilemelere, atasözlerine, kalıp ifadelere, argo sözlere kadar dilin sunabildiği nice incelikler özenli ve doğal bir şekilde kullanılmıştır. Ayrıca eser, teşbihe ve tasvire boğulmadan olay odaklı ve yerli yerince betimlemeler yapılarak hazırlanmış ve kullanılan dil okuyucuyu sıkmak bir tarafa; okuru kitaba bağlayacak güçte bir zerafetle kullanılarak yazın dünyasına dil kullanımı açısından da örnek teşkil edecek bir mahiyet kazanmıştır. Yeni “Akasya Çiçeklerine” durulması dileğiyle… Çok değerli Ağabeyim Sayın İhsan Tarakçı’yı bu nitelikli eserinden ötürü kutluyor, eserinin çığır açan bir ilk olmasını; ancak ilk olarak kalmamasını temenni ediyorum” diyerek açıklamasını tamamladı.