Savaşlar, insanlığın en karanlık anlarını ortaya çıkarır. Ancak son yıllarda birçoğumuzun gözünden kaçırdığı veya hafife alınan bir gerçek daha var: Savaşlar, çocukların organ mafyası tarafından kaçırılmasına yol açar. Bu korkunç gerçek, insanlık adına verilen bir sınav ve bu durum hepimizin üzerine düşen sorumluluğu da hatırlatmalıdır.
Savaş bölgelerindeki insanların yaşadığı travmanın boyutları tahmin edilemiyor. Ailelerini kaybeden, evsiz kalan ve temel ihtiyaçları karşılayamayan bu çocuklar, daha da korkunç bir tehditle karşı karşıya: organ mafyası. Organ mafyaları, bu insanları; insanlık dışı bir şekilde kullanmak için kaçırıyorlar. Ortadoğu’da yaşanan bu vahşetin Ukrayna’da aynı şekilde devam ettiği bilinmekte.
Savaşların İnsanlık Dışı Yüzü: Çocukların Organ Mafyası Tarafından Kaçırılması
Organ mafyasının getirdiği suçlar arasında çocukların organ nakli operasyonlarına tabi tutulması, onları sömürmek ve onlardan kâr elde etmek bulunuyor.
Dünyanın her yerinde organ nakli bekleyen ve bunu avantaj olarak görüp çocukların üzerinden milyon dolarları kazanan ve kendilerinde güç olduğu için hayat satıp hayat satın alan bu katiller her yerde ve kendilerini savaş ortamında zaten burada bu çocuklar ölecek gözü ile bakarak ve yıllardır bağırarak her yerde gördüğümüz dünya sağlık örgütü, dünya insan hakları ve dünya çocuk hakları görev ve var olma sebepleri nedir?
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), savaşların ve diğer insani krizlerin etkisi, kişilerin canlarını korumak ve onlara yardım etmek için önemli bir rol oynamaktadır. Savaşlar, çocuklar için fiziksel ve psikolojik tehlikelerle dolu ve DSÖ bu tehlikeleri önleme ve destek sağlamak ve kısaca hatırlatmak isterim;
Temel Sağlık Hizmetleri, Psikososyal Destek, Beslenme Yardımı, Aşı Kampanyaları, Su ve Sanitasyon, Eğitim ve Bilinçlendirme gibi birçok amacı vardır. DSÖ, savaşın yıkıcı etkilerinin insanların korunmasını ve onlara yardım etmek için uluslararası toplumla işbirliği yapar.
Uluslararası İnsan Haklarını Koruma oluşumları;
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Ulusal ve Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri, Freedom House, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) tüm bu oluşumların amacı savaş ve afet bölgelerinde insani yardımlar sağlar ve insan haklarına saygıyı teşvik etmektir. İnsan haklarının ihlallerini belgelemek ve kamuoyunu bu ihlallere karşı bilinçlendirmek için çalışmaktadır. Kendi araştırmalarını yapar ve kampanyalar düzenler. İnsan haklarının savunulması ve dünya çapında insan hakları standartlarının yükseltilmesi için çaba göstermektedir.
Tanımları, faaliyetleri elbette yapılan çalışmaları okurken dahi muhteşem. Çocuklar geleceğimiz ve bu tanımlar bu oluşumlara bakınca yaşananları gözlemleyince bir sorun olduğunu düşünmemek imkânsız elbette kötü niyetli olan güç sahibi ve maddi oluşumların art niyetli kazançlarının tamamını yok etmek nerdeyse imkânsız. Tüm bunlar bu suçu tamamen bitiremeyecek. Ayrıca dünya dengelerinin çocukların çoğunluğunu koruyacak güce sahip olmaması ise kocaman bir soru işaretidir.
Yıllardır bilinen bir gerçek vardır çözüm arayışı için kaynak sağlayanlar ve seslerini dünyanın her yerinden duyuran insanlık için mücadele ediyorum diyenler sorunları çıkaranlardır ve çözümler onlardadır.
Bu tür suçlar, uluslararası insan hakları ihlalleridir; kınanmalı ve sona erdirilmelidir. Cümlelerini sık sık okur ve duyarız.
Savaş çocuklarının nasıl hayatlarına devam edeceğine dair bu korkunç gerçeğin göz ardı edilmesi, insanlığın ortak vicdanına bir darbedir. Hepimiz, çaba göstermeli ve çocukları korumalıyız. Savaşlar, insanoğlunun en değerli şeylerini yok ediyor. Bu tam olarak insanlığın vicdanını da sarsmalıdır. Bu karanlık gerçeğin aydınlanması ve değişmesi bizim elimizde.
Biz Türkiye olarak; yurt içinde huzur ve sükûnu, güven içinde yaşamayı, diğer taraftan da milletlerarası barış ve güvenliği hedef tutar, ilkemiz hem iç politikanın, hem de dış politikanın temel dayanağıdır. "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü, günümüz Türkçesinde "Yurtta barış, dünyada barış" şeklinde de söylenir.
Tarihimizde yaşanan savaş zamanlarına bakıldığında görülmektedir; O yılların ekonomik ve sosyolojik kaynaklarının az olduğu zorlu günlerde kimsesiz kalan çocuklar için yapılanlar unutulmamalıdır.
Türkiye'nin savaş mağduriyetlerine yaklaşımı “Misafirperverlik” olmuştur. Türkiye, uzun yıllardır birçok sığınmacı ve mülteciye ev sahipliği yapmış ve yamaya da devam etmektedir. Özellikle Suriye'deki iç savaşın başlamasının ardından… Türkiye, savaş muafiyetlerine kapılarını açarak onlara sığınma ve güvenli bir liman sağlamıştır bununla gurur duymaktayız.