Fikir Günlüğü
Toplanan bağışların amacına göre kullanılmadığıyla ilgili iddialar zaman zaman gündeme geliyor. Bu iddialarla ilgili doyurucu bir açıklama gelmemesine de alıştık sanki. Deprem, terör vb felâketlerle ilgili bağışların genel bütçeye gelir olarak kaydedildiği ve devletin başka harcamalarında kullanıldığı iddia ediliyor. Hükümet kanadından yalanlama gelmedi. Tam tersine doğrulama geldi. Bir yetkili yasal olarak, bir amaç için toplanan paranın zaten bu amaç için kullanılamayacağını belirtti.
Ancak istenirse, hükümet genel bütçeye gelir olarak da kaydetse, genel bütçeye aktardıktan sonra toplanan bağış kadar bir miktarı amaca uygun harcayabilir.
Asıl sorulması gereken soru da bu olmalı.
Ana Muhalefet Partisi lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Ağustos depreminin ardından alınmaya başlanan deprem vergisi ve toplanan bağışların akıbetini soruyor.
Gölcük Depremi’nin ardından dile kolay 24 yıl geçti ve Türkiye'nin deprem tarihindeki en büyük depremlerden birini de bu yıl yaşadık.
Soru da sorun da güncel!
Geçen yıllara rağmen ülkemizin doğal afetlere karşı hazırlığının olmadığını 11 ilimizi etkileyen Kahramanmaraş depremlerinde gördük, yaşadık.
Yurtdışında dahi deprem parası toplanmıştı, bu muazzam para depreme hazırlık için kullanılmadıysa nereye gitti?
Zihniyet olarak da hazırlık olmadığı görüldü.
Felâketin büyüklüğüne en önemli katkılardan birini imar affı yapmıştı. Öyle ki ancak felâket ortaya çıktıktan sonra yönetim imar affını kaldırdığını açıklamıştı.
24 yıl önce belirlenen toplanma merkezleri AVM yapılmıştı.
İktidar partisi şeffaflık ve hesap verilebilirlik söylemlerini sık sık gündeme getirir. Öyleyse deprem için toplanan paraların da kalem kalem nereye harcandığını açıklamalıdır. Şeffaflığı demokratik hayatın vazgeçilmez bir unsuru haline getirmelidir. 128 milyar doların nereye gittiği açıklanmalıdır.
Halkın doğruları bilmeye hakkı var. Medya halkın hizmetinde olmalı.
Maalesef basın-yayın kuruluşlarımız halkı doğru bilgilendirmek görevini yeterince yapamıyor. Ne deprem vergilerini ne de kayıp 128 milyar doların izini süren araştırmacı gazetecilik örneklerine rastlayamıyoruz.
Basınımızın görevini yeterince yerine getirmediğinin bir örneğini de son günlerde bir daha gördük.
Türk Gemisine yapılan Rus ordusu baskınından haberimiz olmadı. Türk medyası bu habere adeta sansür uyguladı. İsmi Şükrü Okan olan gemimize Karadeniz'de Rus askerlerinin yapmış olduğu baskını Rus basını verdi. Görüntüleri Rus Savunma Bakanlığı servis etti. Halkımızın haberi ancak bu sayede olabildi.
Halkın haberi olmadan daha nereye kadar?